es-siff ~ اَلسِّفُّ

Kamus-ı Muhit - السف maddesi

اَلسِّفُّ [es-siff] (sîn’in kesri ve zammıyla) Alaca yılana denir, ʹalâ-kavlin tayerân eden nevʹine denir; zâhiren ok yılanı olacaktır; tekûlu: رَأَيْنَا سِفًّا أَيْ أَرْقَمَ مِنَ الْحَيَّةِ أَوِ الَّتِي تَطِيرُ

اَلسَّفُّ [es-seff] (sîn’in fethiyle) Devâyı dövüp yumuşatmak, ʹalâ-kavlin maʹcûn olmayarak istiʹmâl eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: سَفَفْتُ الدَّوَاءَ سَفًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا قَمِحْتَهُ أَوْ أَخَذْتَهُ غَيْرَ مَلْتُوتٍ Ve suyu pek çok içip yine kanmayıp susuz kalmak maʹnâsınadır; tekûlu: سَفَفْتُ الْمَاءَ أَيْ أَكْثَرْتُ مِنْهُ فَلَمْ أَرْوَ Ve

سَفٌّ [seff] Erkek hurmâ fidanlarının çiçeklerine denir. Ve deve kuru ʹalef yemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَفَّتِ الْإِبِلُ سَفًّا إِذَا أَكَلَتِ الْيَبِيسَ

Vankulu Lugatı - السف maddesi

اَلسَّفُّ [es-seff] (sîn’in fethi ve fâ’nın teşdîdiyle) Zikr olunan nesneyi dokumak; tekûlu: سَفَفْتُ الْخُوصَ أَسُفُّهُ سَفًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا نَسَجْتَهُ Ve

سَفٌّ [seff] Devâyı gubâr iken bilâ-tahmîr ekl etmeğe dahi derler; yukâlu: سَفَفْتُ الدَّوَاءَ إِذَا أَخَذْتَهُ غَيْرَ مَلْتُوتٍ Ve sevîk ekl etmede dahi hâl böyledir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı