es-suḵʹ ~ اَلسُّقْعُ

Kamus-ı Muhit - السقع maddesi

اَلسُّقْعُ [es-suḵʹ] (sîn’in zammıyla صُقْعٌ [ṡuḵʹ] maʹnâsınadır ki nâhiyeye denir; yukâlu: مَا فِي هَذَا السُّقْعِ مِثْلُ ذَلِكَ أَيِ الصُّقْعِ وَالنَّاحِيَةِ Ve kuyunun çepçevresine ve alt yanlarına denir.

اَلسَّقْعُ [es-saḵʹ] (sîn’in fethiyle) Horoz ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَقَعَ الدِّيكُ سَقْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا صَاحَ Ve bir sert ve pek nesneyi kendi gibi şey΄e vurmak maʹnâsınadır, taş ve demir gibi; yukâlu: سَقَعَهُ بِهِ إِذَا ضَرَبَهُ بِهِ وَلاَ يَكُونُ إِلاَّ صُلْبًا بِمِثْلِهِ Ve taʹâmı üst tarafından ekl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَقَعَ الطَّعَامَ إِذَا أَكَلَهُ مِنْ سَوْقَعَتِهِ وَمِنْهُ قَوْلُ الْأَعْرَابِيِّ لِضَيْفِهِ وَقَدْ قَدَّمَ إِلَيْهِ ثَرِيدَةً لاَ تَسْقَعْهَا وَلاَ تَقْعَرْهَا وَلاَ تَشْرِمْهَا Yaʹnî bir aʹrâbî mihmâna tirit çıkarıp önüne koyduktan sonra: “Ey misâfir, bu tiridi ne üstünden ve ne altından ve ne etrâfından ekl eyle!” dedi. Pes misâfir: “Yâhû işbu tirit vefk-i müselles gibi hemân cihât-ı selâsı müştemil olmakla üçünden dahi bizi menʹ eylediniz, eyâ neresinden ekl edeyim?” dedikte, aʹrâbî gayrı bilmem diye cevâb eylemekle misâfir nâçâr aç olarak kalkıp gitti. Ve

سَقْعٌ [saḵʹ] Gitmek maʹnâsına olup “bâ” ile iletmek maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: مَا أَدْرِي أَيْنَ سَقَعَ بِهِ أَيْ أَيْنَ ذَهَبَ بِهِ

Vankulu Lugatı - السقع maddesi

اَلسَّقْعُ [es-saḵʹ] (sîn’in fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Nâhiye, صَقْعٌ [ṡaḵʹ] maʹnâsında lügattır. Ve

سَقْعٌ [saḵʹ] Gitmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَا أَدْرِي أَيْنَ سَقَعَ أَيْ أَيْنَ ذَهَبَ Ve horoz ötmeğe dahi derler; yukâlu: سَقَعَ الدِّيكُ مِثْلُ صَقَعَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı