es-suḵḵâṯ ~ اَلسُّقَّاطُ

Kamus-ı Muhit - السقاط maddesi

اَلسَّقَّاطُ [es-saḵḵâṯ] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) ve

اَلسَّقَاطُ [es-seḵâṯ] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Şol kılıca ıtlâk olunur ki vurduğu nesneyi biçip ensesinden yere iner ola, ʹalâ-kavlin vurulan şey΄i ensesine ve dibine kadar bölüp ayırır ola; yukâlu: سَيْفٌ سَقَّاطٌ وَسَقَاطٌ إِذَا كَانَ يَسْقُطُ مِنْ وَرَاءِ الضَّرِيبَةِ وَيَقْطَعُهَا حَتَّى يَجُوزَ إِلَى الْأَرْضِ أَوْ يَقْطَعَ الضَّرِيبَةَ وَيَصِلَ إِلَى مَا بَعْدَهَا

اَلسُّقَاطَةُ [es-suḵâṯat] ve

اَلسُّقَاطُ [es-suḵâṯ] (sîn’lerin zammıyla) Bir nesneden düşüp dökülen şey΄e denir ki döküntü taʹbîr olunur; yukâlu: يَلْتَقِطُ السُّقَاطَةَ وَالسُّقَاطَ أَيْ مَا سَقَطَ مِنَ الشَّيْءِ

اَلسَّقَطِيُّ [es-seḵaṯiyy] (عَرَبِيٌّ [ʹarabiyy] vezninde) Dâ΄imâ kötü ve kemter metâʹ satıcı kimseye denir ki eskici taʹbîr olunur; yukâlu: هُوَ سَقَّاطٌ وَسَقَطِيٌّ أَيْ بَائِعُ السَّقَطِ

اَلْمُسَاقَطَةُ [el-musâḵaṯat] (مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) ve

اَلسِّقَاطُ [es-siḵâṯ] (جِدَالٌ [cidâl] vezninde) Düşürmek yâhûd peyderpey düşürmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَاقَطَهُ مُسَاقَطَةً وَسِقَاطًا إِذَا أَسْقَطَهُ أَوْ تَابَعَ إِسْقَاطَهُ Ve at kısmı yavaş ve gevşek seğirtmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَاقَطَ الْفَرَسُ الْعَدْوَ سِقَاطًا إِذَا جَاءَ مُسْتَرْخِيًا Ve bi’l-münâvebe mükâleme eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir ki mütekellim bir kelâmı söylerken muhâtab sükût edip baʹdehu muhâtab söyleyip mütekellim sükût ve istimâʹ eylemekten ʹibârettir; yukâlu: سَاقَطَ فُلاَنٌ فُلاَنًا اَلْحَدِيثَ إِذَا سَقَطَ مِنْ كُلٍّ عَلَى الْآخَرِ بِأَنْ يَتَحَدَّثَ الْوَاحِدُ وَيُنْصِتَ الْآخَرُ فَإِذَا سَكَتَ تَحَدَّثَ السَّاكِتُ

Vankulu Lugatı - السقاط maddesi

اَلسُّقَّاطُ [es-suḵḵâṯ] (sîn’in zammı ve ḵâf’ın teşdîdiyle) Kezâlik cemʹi, sâkıtlar maʹnâsına.

اَلسَّقَّاطُ [es-saḵḵâṯ] (sîn’in fethi ve ḵâf’ın teşdîdiyle) Şol kılıçtır ki vurulan nesneyi kesr ve kestiği nesneden evvel yere iner. Ve

سَقَّاطٌ [saḵḵâṯ] Kezâlik şol kimseye derler ki metâʹın yaramazını beyʹ eyler. Ve fi’l-hadîsi: “كَانَ لَا يَمُرُّ بِسَقَّاطٍ وَلَا صَاحِبِ بِيعَةٍ إِلَّا سَلَّمَ عَلَيْهِ” Ve بِيعَةٌ [bîʹat] bâ’nın kesri ve meddiyle بَيْعٌ [beyʹ]dendir, رِكْبَةٌ [rikbet] رُكُوبٌ [rukûb]dan ve جِلْسَةٌ [cilset] جُلُوسٌ [culûs]tan olduğu gibi.

اَلسِّقَاطُ [es-siḵâṯ] (sîn’in kesriyle) Kezâlik düşmek. Ve

سِقَاطٌ [siḵâṯ] Kezâlik atın yavaş seğirtmesi. Ve

سِقَاطُ الْحَدِيثِ [siḵâṯu’l-ḩadîšamp;] Biri haber verirken biri sâkit olup haber veren sükût ettikte sâkit olan haber vermektir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı