اَلشِّيعُ [eş-şîʹ] (şîn’in kesriyle) Dâ΄imâ nisvânla üns ve muhâletat üzere olan yâdigâra denir; yukâlu:هُوَ شِيعُ نِسَاءٍ أَيْ يُشَيِّعُهُنَّ وَيُخَالِطُهُنَّ
اَلشَّيْعُ [eş-şeyʹ] (بَيْعٌ [beyʹ] vezninde) ve
اَلشُّيُوعُ [eş-şuyûʹ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلْمَشَاعُ [el-meşâʹ] (مَتَاعٌ [metâʹ] vezninde) ve
اَلشَّيْعُوعَةُ [eş-şeyʹûʹat] (دَيْمُومَةٌ [deymûmet] vezninde) ve
اَلشَّيَعَانُ [eş-şeyeʹân] (fetehâtla) Bir nesne nâs içre yayılıp fâş ve âşikâre olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَاعَ الْخَبَرُ يَشِيعُ شَيْعًا وَشُيُوعًا وَمَشَاعًا وَشَيْعُوعَةً وَشَيَعَانًا إِذَا ذَاعَ وَفَشَا
اَلشِّيَعُ [eş-şiyaʹ] (şîn’in kesri ve yâ’nın fethiyle) Şol kavmdir ki birbirinin re΄yine tâbiʹ ola.
اَلشَّوْعُ [eş-şevʹ] (şîn’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) ve
اَلشِّيعُ [eş-şîʹ] (şîn’in kesriyle ve meddiyle) Şol velede derler ki bir veledin ardınca doğup mâ-beyninde âhar veled olmaya; yukâlu: هَذَا شَوْعُ هَذَا وَشِيعُ هَذَا لِلَّذِي وُلِدَ بَعْدَهُ وَلَمْ يُولَدْ بَيْنَهُمَا
اَلشَّيْعُ [eş-şeyʹ] (şîn’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Mikdâr maʹnâsınadır; yukâlu: أَقَامَ فُلَانٌ شَهْرًا أَوْ شَيْعَهُ أَيْ مِقْدَارَهُ Ve sonra maʹnâsına da gelir; minhu kavluhum: أَتَاكَ غَدًا أَوْ شَيْعَهُ أَيْ بَعْدَهُ Ve
شَيْعٌ [şeyʹ] Arslan yavrusuna dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı