eṯ-ṯibaḵ ~ اَلطِّبَقُ

Kamus-ı Muhit - الطبق maddesi

اَلطِّبَقُ [eṯ-ṯibaḵ] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) Bu dahi tuzağa ve kapana denir. Bunun da müfredi طِبَقَةٌ [ṯibaḵat]tır, ṯâ’nın kesriyle.

اَلطِّبْقُ [eṯ-ṯibḵ] (ṯâ’nın kesriyle) طَبَقٌ [ṯabaḵ] gibi sürü çekirgeye ve bir gürûh-ı nâsa ıtlâk olunur. Ve دِبْقٌ [dibḵ] ismidir ki ökse ve yelim kara taʹbîr olunan lüzûcetli nesnedir ki onunla kuş sayd olunur. Ve bir cins ağacın yemişine denir. Ve bir nesneyi âher nesneye yapıştıracak şey΄e denir, çiriş ve tutkal gibi. Ve tuzaklara ve kapanlara denir; müfredi طِبْقَةٌ [ṯibḵat]tır. Ve nehârdan bir sâʹate denir, طِبْقَةٌ [ṯibḵat] dahi denir; yukâlu: مَضَى طِبْقٌ مِنَ النَّهَارِ وَطِبْقَةٌ أَيْ سَاعَةٌ مِنْهُ Ve

طِبْقٌ [ṯibḵ] Geç maʹnâsına müstaʹmeldir ki Fârisîde dîr derler, gûyâ ki zamân mutabbak olmuştur; طَبِيقٌ [ṯabîḵ] dahi denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir nesnenin uygununa ve münâsib gelenine denir, niteki fethiyle de lügattır; طِبَاقٌ [ṯibâḵ] ve طَبِيقٌ [ṯabîḵ] dahi bu maʹnâyadır, ke-mâ se-yuzkeru.

اَلطَّبَقُ [eṯ-ṯabaḵ] (fethateynle) Her nesnenin kapağına ve pûşîdesine denir; cemʹi أَطْبَاقٌ [aṯbâḵ] gelir; yukâlu: وَافَقَ الشَّيْءُ طَبَقَهُ أَيْ غِطَاءَهُ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre bu mâdde esmâ-i mütezâyifedendir, bir nesne bir âher nesnenin mikdârınca fevkinde kılınmak maʹnâsınadır. Baʹdehu o fevkinde olan nesnede ve bu münâsebetle bir şey΄e uygun ve muvâfık olan nesnede baʹdehu derecede ve menzilede ve ahvâl ve atvârda dahi istiʹmal olundu. Ve

طَبَقُ الشَّيْءِ [ṯabaḵu’ş-şey΄] O nesneye uygun ve berâber gelen şey΄e denir, papuç teki gibi. Ve

طَبَقُ الْأَرْضِ [ṯabaḵu’l-arḋ] Yerin yüzünden ʹibârettir. Ve lisânımızda dahi tabak dedikleri nesneye denir ki içine meyve ve sâ΄ir me΄kûlât korlar, Fârisîde tebûk ve tepeng denir. Ve küçük tepsiye ve meyve sepetine dahi ıtlâk olunur. Ve zamândan bir قَرْنٌ [ḵarn]a طَبَقٌ [ṯabaḵ] ıtlâk olunur. Ve قَرْنٌ [ḵarn] eşher-i akvâlde yüz sene müddettir. ʹAlâ-kavlin طَبَقٌ [ṯabaḵ] yirmi seneye ıtlâk olunur; yukâlu: مَضَى طَبَقٌ مِنَ الزَّمَانِ أَيْ قَرْنٌ أَوْ عِشْرُونَ سَنَةً Ve

طَبَقُ النَّاسِ وَالْجَرَادِ [ṯabaḵu’n-nâs ve’l-cerâd] Nâstan ve çekirgeden cemʹ-i kesîre yâhûd bunlardan birer cemâʹate ıtlâk olunur; tetâbuk iʹtibârıyla. Ve hâl ve şân maʹnâsına istiʹmâl olunur, terakkî ve teʹallî münâsebetiyle; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَنْ طَبَقٍ﴾ أَيْ حَالاً عَنْ حَالٍ Ve arkada olan omurga kemiklerinin aralıklarında oynak yerine gelen yufkaca kemiklere ıtlâk olunur; yukâlu: أَصَابَ طَبَقَهُ وَهُوَ عَظْمٌ رَقِيقٌ يَفْصِلُ بَيْنَ كُلِّ فَقَارَيْنِ Ve her yeri ihâta eden ʹâmm ve şâmil yağmura ıtlâk olunur; yukâlu: مَطَرٌ طَبَقُ الْأَرْضِ أَيْ عَامٌّ Ve ʹavret fercinin sırtına denir. Ve

طَبَقُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ [ṯabaḵu’l-leyl ve’n-nehâr] Gece ve gündüzden vakt-i vefîr ve muʹzamına ıtlâk olunur; yukalu: مَضَى طَبَقٌ مِنَ اللَّيْلِ أَوِ النَّهَارِ أَيْ مُعْظَمُهُمَا

Vankulu Lugatı - الطبق maddesi

اَلطَّبَقُ [eṯ-tabaḵ] (fethateynle) Şol maʹrûf nesnedir ki içine meyve ve sâ΄ir me΄kûlât kısmın korlar. Ve sâhib-i Ṡurâḩ bu makâmda طَبَقٌ [ṯabaḵ]ı kat ile tefsîr edip طَبَقٌ [ṯabaḵ] “tâ-i her çîzî” demiştir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı