اَلطَّبِيُّ [eṯ-ṯabiyy] (غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde) Şol memeye denir ki sühûletle sağılıp çok süt verir ola; yukâlu: خِلْفٌ طَبِيٌّ أَيْ مُجَيَّبٌ
اَلطَّبْيُ [eṯ-ṯaby] (ṯâ’nın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Bir adamı bir nesneden sarf ve tahvîl eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: طَبَيْتُهُ عَنْهُ طَبْيًا إِذَا صَرَفْتَهُ Ve daʹvet eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: طَبَيْتُهُ إِذَا دَعَوْتَهُ Ve yedeklemek maʹnâsınadır; tekûlu: طَبَيْتُهُ إِذَا قُدْتَهُ
اَلطُّبْيُ [eṯ-ṯuby] (ṯâ’nın kesri ve zammı ve bâ’nın sükûnuyla) خُفٌّ [ḣuff] ve ظِلْفٌ [żilf] ve حَافِرٌ [ḩâfir] sâhibi hayvânların ve yırtıcı cânverlerin memelerinin emziklerine denir ki süt mesanesidir; cemʹi أَطْبَاءٌ [aṯbâ΄] gelir. Ve minhu’l-meselu: “جَاوَزَ الْحِزَامُ الطُّبْيَيْنِ” Yaʹnî “Kolan sıyrılıp inerek iki memeleri bile tecâvüz eyledi.” Nâka hadd ve vüsʹünden hâric yürüyüp füru-mânde olmakla karnı içeri geçip ve kolan sıyrılıp inerek memelerini tecâvüz eylemiş olur. Bir mâdde müşkil ve müştedd olup o bâbda renc ve mihnet haddi tecâvüz eyledikte darb olunur.
اَلطِّبْيُ [eṯ-ṯiby] (ṯâ’nın kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Bi-maʹnâhu.
اَلطَّبِيُّ [eṯ-ṯabiyy] (ṯâ’nın fethi ve bâ’nın kesri ve yâ’nın teşdîdiyle) Şol memeye derler ki mucîb ola, sağan kimseye icâbet edip süt verici ola.
اَلطَّبْيُ [eṯ-ṯaby] (ṯâ’nın zammı ve bâ’nın sükûnuyla) Tırnağı bütün olan hayvânâtın ve yırtıcı cânverlerin memesine derler, nitekim devenin ve tırnağı çatal olan hayvânâtın memesine ضَرْعٌ [ḋarʹ] derler. Ve fi’l-meseli: “جَاوَزَ الْحِزَامُ الطُّبْيَيْنِ” Yaʹnî “Kolan iki memeye vâsıl oldu.” Ve bundan maksûd beyân-ı şedâyid-i ahvâldir. Ve gâh olur deve kısmının dahi memesine ıtlâk olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı