eṯ-ṯullet ~ اَلطُّلَّةُ

Kamus-ı Muhit - الطلة maddesi

اَلطُّلَّةُ [eṯ-ṯullet] (ṯâ’nın zammıyla) Boyuna denir; yukâlu: أَخَذَ مِنْ طُلَّتِهِ أَيْ عُنُقِهِ Ve bir içim süte denir; cemʹi طُلَلٌ [ṯulel]dir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde; yukâlu: مَا سَقَانِي طُلَّةً أَيْ شَرْبَةَ لَبَنٍ

اَلطِّلَّةُ [eṯ-ṯillet] (ṯâ’nın kesriyle) طَلِيلٌ [ṯalîl] kelimesinin cemʹidir ki hasıra ve sâ΄ire denir.

اَلطَّلَّةُ [eṯ-ṯallet] (ṯâ’nın fethiyle) Lezîz hamra denir; yukâlu: سَقَاهُ طَلَّةً أَيْ خَمْرًا لَذِيذَةً Ve zevceye denir; yukâlu: هِيَ طَلَّتُهُ أَيْ زَوْجَتُهُ Ve hoş ve dil-keş râyihaya denir; yukâlu: مَا هَذِهِ الطَّلَّةُ أَيِ الرَّائِحَةُ اللَّذِيذَةُ Ve çiğ düşmüş çemen-zâra denir; yukâlu: قَعَدْنَا فِي رَوْضَةٍ طَلَّةٍ أَيْ مَبْلُولَةٍ بِالطَّلِّ Ve kocakarıya denir. Ve dili zefîr bed-zebân karıya denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ طَلَّةٌ أَيْ بَذِيَّةٌ Ve matʹam ve melbes husûsunda olan hoşluğa ve letâfete denir ki dâ΄imâ ter ve nâzük taʹâm yiyip güzel ve fâhir libâs giymekten ʹibârettir; yukâlu: هُوَ يَعْتَنِي الطَّلَّةَ أَيِ النِّعْمَةَ فِي الْمَطْعَمِ وَالْمَلْبَسِ

Vankulu Lugatı - الطلة maddesi

اَلطَّلَّةُ [eṯ-ṯallet] (ṯâ’nın fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Bir kimsenin ʹavreti; yukâlu: هَذِهِ طَلَّةُ فُلَانٍ أَيِ امْرَأَتُهُ Ve

طَلَّةٌ [ṯallet] Tatlı olan şarâba dahi derler; yukâlu: خَمْرٌ طَلَّةٌ أَيْ لَذِيذَةٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı