اَلْعِضْلُ [el-ʹiḋl] (ʹayn’ın kesriyle) Dâhiye olan adama denir. Ve pek çirkîn şey΄e denir.
اَلْعَضَلُ [el-ʹaḋal] (fethateynle) Bir adamın gövdesinde balık eti çok olmak yâhûd baldırının balık eti kaba ve yoğun olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَضِلَ الرَّجُلُ عَضَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ كَثِيرَ الْعَضَلِ أَوْ ضَخُمَتْ عَضَلَةُ سَاقِهِ
اَلْعَضِلُ [el-ʹaḋil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْعَضُلُ [el-ʹaḋul] (نَدُسٌ [nedus] vezninde) Sıfatlarda vasf-ı mezkûr üzere olan adama denir.
اَلْعُضَلُ [el-ʹuḋal] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) ve
اَلْعُضْلُ [el-ʹuḋl] (قُفْلٌ [ḵufl] vezninde) Âfât ve devâhîye ıtlâk olunur; müfredleri عُضْلَةٌ [ʹuḋlet]tir, غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde. Ve
عُضَلُ [ʹUḋal] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) Bir mevziʹdir.
اَلْعَضْلُ [el-ʹaḋl] (فَضْلٌ [faḋl] vezninde) Bir adamı sıkıştırıp tazyîk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَلَ عَلَيْهِ عَضْلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا ضَيَّقَ Ve bir adamın işi pek düşvâr ve şedîd olmak maʹnâsınadır, gûyâ ki kendisini tazyîk eder; yukâlu: عَضَلَ بِهِ الْأَمْرُ إِذَا اشْتَدَّ Ve
عَضْلٌ [ʹaḋl] ve
عِضْلٌ [ʹiḋl] ve
عِضْلَانٌ [ʹiḋlân] (ʹayn’ların kesriyle) Bir kimse bir hatunu ere varmaktan zulmen menʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَلَ الْمَرْأَةَ عَضْلًا وَعِضْلًا وَعِضْلَانًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي وَالرَّابِعِ إِذَا مَنَعَهَا الزَّوْجَ ظُلْمًا
اَلْعَضَلُ [el-ʹaḋal] (fethateynle) Baldırda olan balık etleri.
اَلْعَضِلُ [el-ʹaḋil] (ʹayn’ın fethi ve ḋâd’ın kesriyle) عَضَلَةٌ [ʹaḋalet]i yaʹnî balık eti çok olan kimse.
اَلْعُضَلُ [el-ʹuḋal] (ʹayn’ın zammı ve ḋâd’ın fethi ile) Cemʹi, âfetler maʹnâsına; yukâlu: إِنَّهُ لَعُضْلَةٌ مِنَ الْعُضَلِ أَيْ دَاهِيَةٌ مِنَ الدَّوَاهِي Ve
عُضَلٌ [ʹuḋal] Bir nevʹ fâreye dahi derler, جُرَذٌ [curež] maʹnâsına.
اَلْعَضْلُ [el-ʹaḋl] (ʹayn’ın fethi ve ḋâd’ın sükûnu ile) Bir kimse akribâsından dul olan hatunu ere varmadan menʹ etmek; yukâlu: عَضَلَ الرَّجُلُ أَيِّمَهُ يَعْضُلُ وَيَعْضِلُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا مَنَعَهَا مِنَ التَّزْوِيجِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı