اَلْقَرَصُ [el-ḵaraṡ] (fethateynle) Bir kimse dâ΄imâ nâs ile münâferet ve fasl ve gıybet eder olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرِصَ الرَّجُلُ قَرَصًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا دَامَ عَلَى الْمُنَافَرَةِ وَالْغِيبَةِ
اَلْقَرْصُ [el-ḵarṡ] (فَرْضٌ [farḋ] vezninde) İki parmakla bir kimsenin etini sıkıp acıtmak maʹnâsınadır ki çimdiklemek taʹbîr olunur; yukâlu: قَرَصَ لَحْمَهُ قَرْصًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَخَذَهُ بِإِصْبَعَيْهِ فَآلَمَهُ Ve pire ısırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَرَصَهُ الْبُرْغُوثُ إِذَا لَسَعَهُ Ve bir nesneyi avuçlayıp almak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَصَ الشَّيْءَ إِذَا قَبَضَهُ Ve kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَصَهُ إِذَا قَطَعَهُ Ve ekmek yapmak için hamur açmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَصَ الْعَجِينَ إِذَا بَسَطَهُ
اَلْقُرَصُ [el-ḵuraṡ] (ḵâf’ın zammı ve râ’nın fethiyle) قُرْصَةٌ [ḵurṡat]in cemʹi صُبْرَة [ṡubret] ile صُبَر [ṡuber] gibi.
اَلْقُرْصُ [el-ḵurṡ] (ḵâf’ın zammı ve râ’nın sükûnuyla) ve
اَلْقُرْصَةُ [el-ḵurṡat] (ḵâf’ın kesri ve râ’nın fethiyle) Külîçe dedikleri ekmek. Ve
قُرْصٌ [ḵurṡ] Güneşin cirmine dahi derler.
اَلْقَرْصُ [el-ḵarṡ] (ḵâf’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) İki parmakla çimdilemek; yukâlu: قَرَصَهُ يَقْرُصُهُ قَرْصًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve
قَرْصٌ [ḵarṡ] Pire ısırmağa da derler, لَسْعُ الْبَرَاغِيثِ maʹnâsına. Ve
قَرْصٌ [ḵarṡ] Ekmek yapmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: قَرَصَتِ الْمَرْأَةُ الْعَجِينَ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve
قَرْصٌ [ḵarṡ] Parmak ucuyla yumağa dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “أَنَّ امْرَأَةً سَأَلَتْهُ عَنْ دَمِ الْحَيْضِ فَقَالَ اقْرُصِيهِ بِمَاءٍ” أَيِ اغْسِلِيهِ بِأَطْرَافِ أَصَابِعِكِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı