اَلْقَرَطُ [el-ḵaraṯ] (fethateynle) Tekenin kulakları hudâyî küpeli olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرِطَ التَّيْسُ قَرَطًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ ذَا قِرَطَةٍ
اَلْقَرْطُ [el-ḵarṯ] (فَرْطٌ [farṯ] vezninde) Bu dahi tencereye pırasa doğramak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَطَ الْكُرَّاثَ قَرْطًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا قَطَّعَهُ فِي الْقِدْرِ
اَلْقِرْطُ [el-ḵirṯ] (ḵâf’ın kesriyle) Bir nevʹ pırasa ismidir ki كُرَّاثُ الْمَائِدَةِ [kurrâšamp;u’l-mâ΄idet] demekle maʹrûftur; varakı ince ve tamâm-ı sene duran nevʹidir.
اَلْقُرْطُ [el-ḵurṯ] (ḵâf’ın zammıyla) Yoncaya şebîh bir nevʹ nebât adıdır, lâkin yoncadan kaba olur, Fârisîde ona şebzer denir, جَعْفَرٌ [caʹfer] vezninde bunu yine yonca nevʹinden birsîm dedikleriyle beyân ederler. Üç yapraklı olmakla Fârisîde “se-berge” dahi derler. Ve
قُرْطٌ [Ḵurṯ] ʹAbdullâh b. el-Ḩaccâc nâm kimsenin kılıcı adıdır. Ve âteşin şuʹlesine denir; yukâlu: أَضْوَأُ مِنَ الْقُرْطِ أَيْ شُعْلَةِ النَّارِ Ve çocuğun çüküne denir; yukâlu: هُوَ أَصْغَرُ مِنَ الْقُرْطِ أَيْ زُبَيْبِ الصَّبِيِّ Ve hayvân memesine denir, ضَرْعٌ [ḋarʹ] maʹnâsına. Ve küpeye, ʹalâ-kavlin salkım küpeye denir. Cemʹi أَقْرَاطٌ [aḵrâṯ] ve قِرَاطٌ [ḵirâṯ] gelir ḵâf’ın kesriyle ve قُرُوطٌ [ḵurûṯ] veقِرَطَةٌ [ḵireṯat], gelir قِرَدَةٌ [ḵiredeṯ] vezninde; yukâlu: جَائَتْ وَفِي أُذُنِهَا قُرْطٌ أَيْ شَنْفٌ أَوِ الْمُعَلَّقُ فِي شَحْمَةِ الْأُذُنِ Mü΄ellif شَنْفٌ [şenf]i ʹale’l-ihtilâf tefsîr eylemekle burada tercemesinde ihtisâr olundu. Sâ΄ir usûlde قُرْطٌ [ḵurṯ] mutlak küpe ile ve شَنْفٌ [şenf] salkım küpe ile mübeyyendir.
اَلْقُرْطُ [el-ḵurṯ] (ḵâf’ın zammı ve râ’nın sükûnuyla) Küpe ki kulağa takarlar.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı