el-Ḵuzaḩ ~ اَلْقُزَحُ

Kamus-ı Muhit - القزح maddesi

اَلْقِزْحُ [el-ḵizḩ] (ḵâf’ın kesriyle) Soğan tohumuna denir. Ve tencere havâyicine denir, تَابَلٌ [tâbel] maʹnâsına, tuz ve biber ve nohut ve kemmûn gibi. Bunda ḵâf’ın fethiyle de câ΄izdir.

اَلْقَزْحُ [el-ḵazḩ] (مَدْحٌ [medḩ] vezninde) Tencereye taʹâm havâyici komak maʹnâsınadır; yukâlu: قَزَحَ الْقِدْرَ قَزْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَعَلَ الْقِزْحَ فِيهَا Ve

قَزْحٌ [ḵazḩ] ve

قُزُوحٌ [ḵuzûḩ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Köpek kısmı bevlini birden defʹ edip işemek maʹnâsınadır ki simek taʹbîr olunur; yukâlu: قَزَحَ الْكَلْبُ بِبَوْلِهِ وَقَزِحَ قَزَحًا وَقُزُوحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ إِذَا أَرْسَلَهُ دَفْعًا Ve

قَزَحٌ [ḵazḩ] ve

قَزَحَانُ [ḵazeḩân] fetehâtla) Çömlek kendinden çıkan taʹâm makûlesini damlatmak maʹnâsınadır ki kapağı açıldığı gibi taşırmaktan ʹibârettir yâhûd isnâd-ı mecâzîdir, henüz çıkarır iken damlatmak hasebiyle; yukâlu: قَزَحَتِ الْقِدْرُ قَزْحًا وَقَزَحَانًا إِذَا أَقْطَرَتْ مَا خَرَجَ مِنْهَا Gerçi nüshalarda اَلْقِدْرُ kelimesi merfûʹan ve أَقْطَرَتْ sâkinen mazbûttur, lâkin قَزَحْتُ mütekellim ve أَقْطَرْتَ muhâtab sîgası olsa tekellüften sâlim olur, belki bu savâb olmak gâlibdir. Ve

قَزَحٌ [ḵazaḩ] Köpek kısmının bevline denir, tesmiye bi’l-masdardır. Ve mürtefiʹ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَزَحَ الشَّيْءُ قَزَحًا إِذَا ارْتَفَعَ وَمِنْهُ سِعْرٌ قَازِحٌ

Vankulu Lugatı - القزح maddesi

اَلْقُزَحُ [el-Ḵuzaḩ] (kezâlik ḵâf’ın zammı ve zâ’nın fethiyle) Bir dağın ismidir Muzdelife’de.

اَلْقِزْحُ [el-ḵizḩ] (ḵâf’ın kesriyle) Aşa kodukları havâyic, biber gibi ve zaʹferân gibi meselâ, تَابَلٌ [tâbel] maʹnâsına.

اَلْقَزْحُ [el-ḵazḩ] (ḵâf’ın fethi ve zâ’nın sükûnuyla) Kelb bevlini tebevvül ederken atmak ve saçmak.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı