el-ḵaṯaʹat ~ اَلْقَطَعَةُ

Kamus-ı Muhit - القطعة maddesi

اَلْقِطَعَةُ [el-ḵiṯʹat] (ḵâf’ın kesriyle) Bir nesneden bir bölüğe ve bir pâreye denir; yukâlu: أَخَذَ قِطْعَةً مِنَ الْمَالِ أَيْ طَائِفَةً مِنْهُ Ve maʹrife olarak harf-i taʹrîfsiz قِطْعَةُ [ḵiṯʹat] bağırtlak kuşunun dişisine denir.

اَلْقُطَعُ [el-ḵuṯaʹ] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) ve

اَلْقُطَعَةُ [el-ḵuṯaʹat] (هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) Bi’l-külliyye katʹ-ı rahim eden kimseye denir; yukâlu: رَجُلٌ قُطَعٌ وَقُطَعَةٌ إِذَا هَجَرَ الرِّحِمَ وَعَقَّهَا Ve قُطَعٌ [ḵuṯaʹ] قُطْعَةٌ [ḵuṯʹat]ın cemʹi olur ki غُرْفَةٌ [ġurfet] veznindedir, ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْقَطَعُ [el-ḵaṯaʹ] (fethateynle) ve

اَلْقَطْعَةُ [el-ḵatʹat] (ḵâf’ın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْقُطْعُ [el-ḵuṯʹ] ve

اَلْقُطَاعُ [el-ḵuṯâʹ] (ḵâf’ların zammıyla) Bir ʹillet sebebiyle bir adamın eli kesilmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَطِعَتِ الْيَدُ قَطَعًا وَقَطْعَةً وَقُطْعًا وَقُطَاعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا انْقَطَعَتْ بِدَاءٍ عَرَضَ لَهُ Ve

قُطْعٌ [ḵuṯʹ] (ḵâf’ın zammıyla) Soluk kesilip har har solumağa denir; yukâlu: عَدَا عَدْوًا أَخَذَهُ الْقُطْعُ أَيِ الْبُهْرُ Ve أَقْطَعُ [aḵṯaʹ] kelimesinden ki eli kesilmiş adama denir, cemʹ olur, kezâlik قَطِيعٌ [ḵaṯîʹ] lafzından cemʹ olur. Ve

قُطْعٌ [ḵuṯʹ] (ḵâf’ın zammıyla ve kesriyle) Pek ıssı eyyâmda kuyuların suyu çekilip soğuşmağa ıtlâk olunur, قُطْعَةٌ [ḵuṯʹat] denir; yukâlu: أَصَابَهُمْ قُطْعٌ وَقُطْعَةٌ إِذَا انْقَطَعَ مَاءُ بِئْرِهِمْ فِي الْقَيْظِ

اَلْقُطْعَةُ [el-ḵuṯʹat] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde ve ṯâ’nın fethiyle) قَطْعٌ [ḵaṯʹ] mevziʹine denir, مَقْطَعٌ [maḵṯaʹ] maʹnâsına. Ve eli kesilmiş adamın kesilen yerde kalan ʹuzvu bakiyyesine denir; yukâlu: قُطِعَتْ يَدُهُ فَيَسْرِقُ بِقُطْعَتِهِ وَقُطَعَتِهِ وَهِيَ بَقِيَّةُ يَدِ الْأَقْطَعِ Ve bir nesneden kesilen kesintiye denir. Ve hâs beyâz ekmeğe denir. حُوَّارَى [ḩuvvârâ] maʹnâsına. Ve hâs ekmekten çıkan kepeğe denir. Ve ifrâz olunmuş arz kıtʹasına denir. Ve Ṯayyi΄ kabîlesine mahsûs bir lahn ve lüšamp;gaya yaʹnî bir kelâm kesintisine denir ki meselâ يَا أَبَا الْحَكَمِ diyecek yerde يَا أَبَا الْحَكَا derler, niteki عَنْعَنَةُ تَمِيمٍ [ʹanʹanatu Temîm] dahi kendilere mahsûs bir lahndır.

Vankulu Lugatı - القطعة maddesi

اَلْقَطَعَةُ [el-ḵaṯaʹat] (fethateynle) Katʹ mahalli olan yer; yukâlu: ضَرَبَهُ بِقَطَعَتِهِ

اَلْقِطْعَةُ [el-ḵiṯʹat] (ḵâf’ın kesri ve ṯâ’nın sükûnuyla) Bir nesneden bir bölüğe derler.

اَلْقُطَعَةُ [el-ḵuṯaʹat] (ḵâf’ın zammıyla ʹalâ-vezni هُمَزَة [humezet]) Kezâlik katʹ-ı rahim eden kimse; yukâlu: رَجُلٌ قُطَعَةٌ

اَلْقُطْعَةُ [el-ḵuṯʹat] (ḵâf’ın zammı ve ṯâ’nın sükûnuyla) Kezâlik katʹ yerine derler, صَلَعَةٌ [ṡaleʹat] ile صُلْعَةٌ [ṡulʹat] gibi ki صُلْعَةٌ [ṡulʹat] başın önünde kıl biten yere derler. Ve

قُطْعَةٌ [ḵuṯʹat] Yerden bir kıtʹaya dahiderler, kaçan ifrâz olunmuş olsa. Ve bir aʹrâbîden hikâyet olunmuştur ki وَرِثْتُ مِنْ أَبِي قُطْعَةً demiş. Ve

قُطْعَةٌ [ḵutʹat] Yaz ıssısında kuyunun suyu kesilmeğe dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı