اَلْقِلَّزُ [el-Ḵillez] (حِمَّصٌ [ḩimmaṡ] vezninde) Rûm diyârında Sumeysâṯ kurbünde bir merc adıdır.
اَلْقُلُزُّ [el-ḵuluzz] (عُتُلٌّ [ʹutull] vezninde) ve
اَلْقِلِزُّ [el-ḵilizz] (فِلِزٌّ [filizz] vezninde) Şol sarı bakıra denir ki be-gâyet sert olmakla ona demir yaʹnî âlet kâr eylemez ola. Ve tünd ve şedîd kişiye denir.
اَلْقَلْزُ [el-ḵalz] (ḵâf’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bir gûne su içmek maʹnâsınadır. Şârih der ki baʹzılar birden içmek ve baʹzılar sorarak içmek ile beyân eylediler; yukâlu: قَلَزَ الرَّجُلُ الْمَاءَ قَلْزًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي وَهُوَ نَوْعٌ مِنَ الشُّرْبِ Ve vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَزَهُ إِذَا ضَرَبَهُ Ve atmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَزَ بِسَهْمِهِ إِذَا رَمَى Ve cünbüş ve neşâtlanmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَزَ إِذَا نَشِطَ Ve sıçramak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَزَ إِذَا وَثَبَ Ve topallanmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَزَ الرَّجُلُ إِذَا عَرِجَ Ve
قَلْزٌ [ḵalz] Zaʹîf ve hafîf adama denir; yukâlu: رَجُلٌ قَلْزٌ أَيْ ضَعِيفٌ خَفِيفٌ Ve
قَلْزٌ [ḵalz] Değnekle yeri dürtüştürmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَزَ بِعَصَاهُ الْأَرْضَ إِذَا نَكَتَهَا بِهَا Ve bir adama kâse kâse su içirmek maʹnâsınadır; tekûlu: قَلَزْتُهُ أَقْدَاحًا أَيْ جَرَّعْتُهُ Ve çekirge yumurta gömmek için kuyruğunu yere sokmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَزَ الْجَرَادُ ذَنَبَهُ إِذَا رَزَّ ذَنَبَهُ فِي الْأَرْضِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı