el-kurmet ~ اَلْكُرْمَةُ

Kamus-ı Muhit - الكرمة maddesi

اَلْكَرَامَةُ [el-kerâmet] (سَلَامَةٌ [selâmet] vezninde) ve

اَلْكَرَمُ [el-kerem] (kezâlik fethateynle) ve

اَلْكَرَمَةُ [el-keremet] (fetehâtla) Bir kimse kerem sıfatıyla muttasıf olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرُمَ الرَّجُلُ كَرَامَةً وَكَرَمًا وَكَرَمَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا كَانَ كَرِيمًا

اَلْكَرْمَةُ [el-Kermet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Bir mevziʹ adıdır. Ve Ṯabes kazâsında bir karye adıdır. Ve

كَرْمَةٌ [kermet] Şol cevz tarzında değirmice kemiğe denir ki kalça başında uyluğun nihâyetinde olur.

اَلْكَرِيمُ [el-kerîm] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve

اَلْكَرِيمَةُ [el-kerîmet] (hâ’yla) ve

اَلْكَرِمَةُ [el-kerimet] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) ve

اَلْمُكْرَمُ [el-mukrem] ve

اَلْمُكْرَمَةُ [el-mukremet] (mîm’in zammı ve râ’nın fethiyle) ve

اَلْكُرَامُ [el-kurâm] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve

اَلْكُرَّامُ [el-kurrâm] ve

اَلْكُرَّامَةُ [el-kurrâmet] (رُمَّانٌ [rummân] ve رُمَّانَةٌ [rummânet] veznlerinde) Sıfatlardır, kerem ile muttasıf adama denir. Ve كَرِيمٌ [kerîm]in cemʹi كُرَمَاءُ [kuremâ΄] ve كِرَامٌ [kirâm] gelir kâf’ın kesriyle ve كَرَائِمُ [kerâ΄im] gelir, gayr-i kıyâs üzere ve رُمَّانٌ [rummân] vezninde كُرَّامٌ [kurrâm]ın cemʹi كِرَامُونَ [kirâmûn] gelir. Şârihin beyânına göre كَرِيمَةٌ [kerîmet] lafzına hâ΄ mübâlaga içindir. İntehâ. Ve

كَرَمٌ [kerem] lafzı ki masdardır, mübâlagaten vasf olur, müfred ve cemʹi ve müzekker ve mü΄ennesi müsâvî olur; yukâlu: رَجُلٌ وَامْرَأَةٌ كَرَمٌ وَرِجَالٌ وَنِسَاءٌ كَرَمٌ أَيْ كَرِيمٌ وَتَقُولُ الْعَرَبُ كَرَمًا أَيْ أَدَامَ اللهُ كَرَمًا لَكَ Ve bu حَمْدًا ve سُقْيًا mâddeleri gibi fiʹli mehcûren muzmerdir. Ve

كَرَمٌ [kerem] Arz-ı tayyibeye vasf olur; yukâlu. أَرْضٌ كَرَمٌ أَيْ كَرِيمَةٌ طَيِّبَةٌ وَيُقَالٌ أَرْضٌ وَأَرْضَانِ وَأَرْضُونَ كَرَمٌ Zîrâ vech-i mezkûr üzere vasf bi’l-masdardır. Ve tekûlu’l-ʹArabu: أَفْعَلُ كَذَا وَكَرَامَةً لَكَ بِالْفَتْحِ وَكُرْمًا وَكُرْمَةً وَكُرْمَى وَكُرْمَةَ عَيْنِ وَكُرْمَانًا بِضَمِّ الْكَافَاتِ وَلَا يُظْهِرُونَ لَهُ فِعْلًا Yaʹni أُكْرِمُكَ كَرَامَةً وَكُرْمًا demezler, masdar ile fiʹlden istignâ ederler, أَفْعَلُ كَذَا حُرْمَةً وَكَرَامَةً takdîrindedir, yaʹnî “Bu işi mahzâ sana hürmeten ve ikrâmen ederim” demektir, niteki أَفْعَلُ كَذَا حُبًّا وَكَرَامَةً لَكَ dahi derler. Ve نَعْمَ عَيْنٍ ve نَعْمَةَ عَيْنٍ ve نُعَامَى عَيْنٍ dahi derler, “Senin gözlerin aydın yaʹnî memnûn ve münbasıt olacağın için ederim” demektir; ve لَا أَفْعَلُ ذَلِكَ لَا حُبًّا وَلَا كَرَامَةً وَلَا كَرَمًا dahi derler, pes أَفْعَلُ كَذَا terkîbi mütekellim-i müstakbel olup fiʹl-i mahzûf أُكْرِمُكَ olur.

Vankulu Lugatı - الكرمة maddesi

اَلْكُرْمَةُ [el-kurmet] (kâf’ın zammı ve râ’nın kezâlik sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; yukâlu: وَحُبًّا وَكُرْمَةً وَحُكِيَ عَنْ زِيَادِ بْنِ أَبِي زِيَادٍ لَيْسَ ذَلِكَ لَهُمْ وَلَا كُرْمَةً

اَلْكَرْمَةُ [el-kermet] (kâf’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Şol değirmi kemiktir ki cevz misâlinde uyluk nihâyet bulduğu yerde döner.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı