el-kelʹ ~ اَلْكَلْعُ

Kamus-ı Muhit - الكلع maddesi

اَلْكَلْعُ [el-kelʹ] (قَلْعٌ [ḵalʹ] vezninde) Bu dahi başın kîri kurumak maʹnâsınadır; yukâlu: كَلَعَ الْوَسَخُ عَلَى رَأْسِهِ كَلْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا يَبِسَ

اَلْكِلْعُ [el-kilʹ] (kâf’ın kesriyle) Mâlını iyice gözetip hoş takayyüd ve tîmâr eden adama denir; yukâlu: هُوَ كِلْعُ مَالٍ أَيْ إِزَاؤُهُ Ve bed-kıyâfet ve zişt-hey΄et olan le΄îm ve fürû-mâyeye denir; cemʹi كِلَعَةٌ [kileʹat]tır, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde; yukâlu: رَجُلٌ كِلْعٌ أَيِ الْجَافِي الْهَيْئَةِ اللَّئِيمُ

اَلْكَلِعُ [el-keliʹ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلْكَلِعَةُ [el-keliʹat] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Sıfatlardır, ayağı kîrli pâslı çatlak adama ve ayağı bıçılgan hayvâna denir. Ve ayağa da vasf olur. Ve

كَلِعٌ [keliʹ] Şol kaba ve kırbaya denir ki üzerinde kîr ve pâs kat kat yığılıp keçelenmiş ola; yukâlu: إِنَاءٌ وَسِقَاءٌ كَلِعٌ إِذَا الْتَبَدَ عَلَيْهِ الْوَسَخُ

اَلْكَلَعُ [el-kelaʹ] (fethateynle) Ayakta olan çatlağa ve kîr ve çirke denir; yukâlu: فِي قَدَمِهِ كَلَعٌ أَيْ شُقَاقٌ وَوَسَخٌ Ve davar ayağına ʹârız olan bıçılgan ʹilletine denir. Ve bu maʹnâlarda masdar olur; yukâlu: كَلِعَ قَدَمُهُ كَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا وَسِخَ وَتَشَقَّقَ ve yukâlu: كَلِعَتْ قَوَائِمُ الْفَرَسِ إِذَا جَرِبَتْ جَرَبًا شَدِيدًا Ve baş kîrlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَلِعَ رَأْسُهُ إِذَا اتَّسَخَ Ve başta olan kîr çamur gibi kuruyup kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَلِعَ عَلَى رَأْسِهِ الْوَسَخُ إِذَا يَبِسَ Ve ayak çatlamak ve kîr ve pâs tutmak maʹnâsınadır, niteki zikr olundu; yukâlu: كَلِعَتْ رِجْلُهُ إِذَا تَوَسَّخَتْ وَتَشَقَّقَتْ Ve

كَلَعٌ [kelaʹ] ve

كُلاَعٌ [kulâʹ] (صُدَاعٌ [ṡudâʹ] vezninde) Devenin bakanakları bıçılgan olup çatlamak maʹnâsınadır; yukâlu: كَلِعَ الْبَعِيرُ كَلَعًا وَكُلاَعًا إِذَا حَصَلَ لَهُ شُقَاقٌ فِي الْفِرْسِنِ

Vankulu Lugatı - الكلع maddesi

اَلْكَلِعُ [el-keliʹ] (kâf’ın fethi ve lâm’ın kesriyle) Şol kâsedir ki onun üzerinde kîr ve pâs müctemiʹ ola; ve yukâlu: سِقَاءٌ كَلِعٌ Ve سِقَاءٌ [siḵâ΄] sîn’in kesriyle kırbaya derler.

اَلْكَلَعُ [el-kelaʹ] (fethateynle) Ayakta olan شُقَاقٌ [şuḵâḵ] ve kîr ve pâstır. Ve شُقَاقٌ [şuḵâḵ] şîn’in zammı ile bıçılkan dedikleri marazdır. Ve sâhib-i Ṡurâḩشُقَاقٌ [şuḵâḵ]ı cemʹ tasavvur edip “keftegîhâ” ile tefsîr etmiştir. Ve

كَلَعٌ [kelaʹ] Ayak zikr olunan vech üzere olmağa dahi derler; yukâlu: كَلِعَتْ رِجْلُهُ تَكْلَعُ كَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı