اَلْكَنِعُ [el-keniʹ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Derisi buruşmuş koca kişiye denir; yukâlu: شَيْخٌ كَنِعٌ أَيْ شَنِجٌ
اَلْكِنْعُ [el-kinʹ] (kâf’ın kesriyle) Dağ kuytusunda kalan su bakiyyesine denir, عِنْكٌ [ʹink] maʹnâsına.
اَلْكَنَعُ [el-kenaʹ] (fethateynle) Bir nesne kurumakla çekilip büzülmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَنِعَ الشَّيْءُ كَنَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا يَبِسَ وَتَشَنَّجَ Ve bir nesne dâ΄im ve ber-karâr olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَنِعَ الشَّيْءُ إِذَا لَزِمَ أَيْ دَامَ Ve bir adam çenesi üzere yere yıkılıp düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَنِعَ الرَّجُلُ إِذَا صُرِعَ عَلَى حَنَكِهِ
اَلْكَنَعُ [el-kenaʹ] (fethateynle) Parmaklar büzülmek; yukâlu: كَنَعَتْ أَصَابِعُهُ إِذَا تَشَنَّجَتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı