اَلْكَوَمُ [el-kevem] (fethateynle) Nâka كَوْمَاءُ [kevmâ΄] olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَوِمَتِ النَّاقَةُ كَوَمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَتْ كَوْمَاءَ
اَلْكُومُ [el-kûm] (kâf’ın zammıyla) Bir bölük deveye denir.
اَلْكَوْمُ [el-kevm] (نَوْمٌ [nevm] vezninde) Cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَامَ الْمَرْأَةَ يَكُومُ كَوْمًا إِذَا نَكَحَهَا Kezâlik aygır kısrağa aşmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَامَ الْحِصَانُ الْفَرَسَ إِذَا نَزَا عَلَيْهَا Ve
كَوْمٌ [kevm] Nisvânın fercine ıtlâk olunur.
اَلْكُومُ [el-kûm] (kâf’ın zammı ve meddiyle) Deve sürüsünden bir kıtʹa.
اَلْكَوْمُ [el-kevm] (kâf’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Aygır, kısrak üzerine sıçramak; yukâlu: كَامَ الْفَرَسُ أُنْثَاهُ يَكُومُهَا كَوْمًا إِذَا نَزَا عَلَيْهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı