اَللَّكِزُ [el-lekiz] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Bahîl ve nâkese denir; yukâlu: رَجُلٌ لَكِزٌ أَيْ بَخِيلٌ
اَللَّكْزُ [el-lekz] (lâm’ın fethi ve kâf’ın sükûnuyla) وَكُزٌ [vekz] maʹnâsınadır; ke-mâ se-yuzkeru; yukâlu: لَكَزَهُ لَكْزًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ بِمَعْنَى وَكَزَهُ Ve çeneye ve göğse yumrukla vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَكَزَهُ إِذَا وَجَأَ فِي صَدْرِهِ وَحَنَكِهِ Ve
لَكْزٌ [Lekz] Baḩr-i Ḣazar kurbünde derbend-i Şirvân ensesinde bir belde adıdır. Şârihin ve cogrâfiyyenin beyânlarına göre belde olmayıp hâlen Lezgi taʹbîr olunan tâ΄ifenin ismi olacaktır.
اَللَّكْزُ [el-lekz] (lâm’ın fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Göğüse muştla vurmak. Bu Ebû ʹUbeyde rivâyetidir. Ve Ebû Zeyd eyitti: Cesede vurmağa لَكْزٌ [lekz] derler göğüse mahsûs değildir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı