اَللِّهْمُ [el-lihm] (lâm’ın kesriyle) Koca öküze denir. Ve mutlakan yaşlı hayvâna denir; cemʹi لُهُومٌ [luhûm] gelir.
اَللَّهْمُ [el-lehm] (وَهْمٌ [vehm] vezninde ve hâ’nın fethiyle) Bir nesneyi hemân bir defʹada yutmak maʹnâsınadır, yukâlu: لَهِمَ الشَّيْءَ لَهْمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا ابْتَلَعَهُ بِمَرَّةٍ
اَللَّهِمُ [el-lehim] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَللُّهَمُ [el-luhem] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) ve
اَللَّهُومُ [el-lehûm] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve
اَلْمِلْهَمُ [el-milhem] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) Ekûl ve inhan adama denir.
اَللِّهَمُّ [el-lihemm] (خِدَبٌّ [ḣidebb] vezninde) Pek fikr ve rüşd ve endîşe sâhibi lebîb ve dânâ olarak kerîm ve ʹazîmü’l-kifâye ve kesîrü’l-ʹatâ adama denir; cemʹi لِهَمُّونَ [lihemmûn]dur; yukâlu: هُوَ لِهَمٌّ أَيْ رَغِيبُ الرَّأْيِ جَوَادٌ عَظِيمُ الْكِفَايَةِ Ve bahr-i ʹazîme denir. Ve soyu pâk ve be-gâyet yüğrük ata denir, kezâlik soyu pâk ve her husûsta sâ΄iri sâbık adama denir. Ve Lihemm b. Celḩab, Cedîs kabîlesinden ve fî-zâtihi sâbık ve cevâd bir kimsedir.
اَللَّهْمُ [el-lehm] (lâm’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Yutmak, إِبْتِلَاعٌ [ibtilâʹ] maʹnâsına; yukâlu: لَهِمَهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا ابْتَلَعَهُ
اَللِّهَمُّ [el-lihemm] (lâm’ın kesri ve hâ’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle هِجَفٌّ [hiceff] vezni üzere) Şol attır ki ziyâde yüğrük ola, gûyâ ki o yeri yutar. Ve هِجَفٌّ [hiceff] sakîl olan kimseye derler. Ve
لِهَمٌّ [lihemm] Büyük ve fermûde olan kimseye dahi derler. Ve
لِهَمٌّ [lihemm] Kesîrü’l-ʹatâ olan kimseye de derler, خِضَمٌّ [ḣiḋamm] gibidir veznen ve maʹnen.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı