اَلنِّدْحُ [en-nidḩ] (nûn’un kesriyle) Ağırlık, ثِقْلٌ [šamp;iḵl] maʹnâsınadır. Ve ıraktan görünen şey΄e denir.
اَلنَّدْحُ [en-nedḩ] (مَدْحٌ [medḩ] vezninde) ve
اَلنُّدْحُ [en-nudḩ] (nûn’un zammıyla) Çokluk, kesret maʹnâsınadır. Ve bolluk, سَعَةٌ [seʹat] maʹnâsına. Ve geniş ve müttesiʹ olan yere denir. Ve dağın mukâbeleye gelen duvar gibi rüknüne denir, سَنَدُ الْجَبَلِ [senedu’l-cebel] maʹnâsına. Cemʹi أَنْدَاحٌ [endâḩ] gelir. Ve
نُدْحٌ [nudḩ] (nûn’un fethiyle) Masdar olur, bolaltmak maʹnâsına; yukâlu: نَدَحَهُ نَدْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا وَسَّعَهُ ve minhu kavlu Ummi Seleme li-ʹÂ΄işe radıyallâhu ʹanhumâ: “قَدْ جَمَعَ الْقُرْآنُ ذَيْلَكِ فَلاَ تَنْدَحِيهِ” أَيْ لاَ تُوَسِّعِي الذَّيْلَ بِخُرُوجِكَ إِلَى الْبَصْرَةِ وَأَرَادَتْ قَوْلَهُ تَعَالَى ﴿وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلاَ تَبَرَّجْنَ﴾ الآية
اَلنُّدْحُ [en-nudḩ] (nûn’un zammı ve dâl’ın sükûnuyla) Şol yere derler ki vâsiʹ ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı