اَلْهَزِلُ [el-hezil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Dâ΄imâ lâg ve horata eden adama denir; yukâlu: رَجُلٌ هَزِلٌ أَيْ كَثِيرُ الْهَزْلِ
اَلْهَزْلُ [el-hezl] (عَزْلٌ [ʹazl] vezninde) Tanz ve lagv ve horata eylemek manâsınadır, gerek kavlde ve gerek fiʹlde olsun. Ve bu جِدٌّ [cidd]in mukâbilidir ki o bir işi latîfe-gûne eylemeyip gerçekten kasd ile etmektir; yukâlu: هَزَلَ فِي فِعْلِهِ أَوْ قَوْلِهِ وَهَزِلَ هَزْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالرَّابِعِ ضِدُّ جَدَّ Ve
هَزْلٌ [hezl] (hâ’nın fethi ve zammıyla) İnsân ve hayvân arıklayıp lâgar olmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَزَلَ الرَّجُلُ هَزْلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا صَارَ مَهْزُولًا Ve arıklatmak maʹnâsına müteʹaddî olur; tekûlu: هَزَلْتُهُ أَنَا هَزْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَيَّرْتَهُ مَهْزُولًا Ve bir adamın hayvânları mehzûl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَزَلَ الْقَوْمُ إِذَا هُزِلَتْ أَمْوَالُهُمْ Ve bir adamın mevâşîsi kırılmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَزَلَ الرَّجُلُ إِذَا مَوَّتَتْ مَاشِيَتُهُ Ve fakîr ve muhtâc olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَزَلَ الرَّجُلُ إِذَا افْتَقَرَ
اَلْهَزْلُ [el-hezl] (hâ’nın fethi ve zâ’nın sükûnuyla) جِدٌّ [cidd]in mukâbilidir. Ve جِدٌّ [cidd] bir nesneyi latîfe ile etmeyip kasdla etmeğe derler, yukâlu: هَزَلَ يَهْزِلُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve
هَزْلٌ [hezl] Davarı arıklatmağa dahi derler; tekûlu: هَزَلْتُهَا أَنَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı