el-hezem ~ اَلْهَزَمُ

Kamus-ı Muhit - الهزم maddesi

اَلْهَزَمُ [el-hezem] (fethateynle) Yay çınırtısına ve tınkırtısına denir.

اَلْهَزِمُ [el-hezim] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Bu dahi buluttan şiddetle çatlayıp boşanan sağanaklı yağmura denir, هَزِيمٌ [hezîm] gibi; yukâlu: غَيْثٌ هَزِمٌ وَهَزِيمٌ إِذَا كَانَ لَا يَسْتَمْسِكُ Ve râm ve yavaş ata denir; yukâlu: فَرَسٌ هَزِمٌ أَيْ طَيِّعٌ

اَلْهَزْمُ [el-hezm] (عَزْمٌ [ʹazm] vezninde) Gövdeyi yâhûd hıyâr ve kavun makûlesini el ile pek basıp sıkmakla ezip çukurlatıp yer eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: هَزَمَ الشَّيْءَ هَزْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا غَمَزَهُ بِيَدِهِ فَصَارَتْ فِيهِ حُفْرَةٌ Ve bir adama arkasından vurmakla kıynakları aralığı içeri batıp göbeği taşra uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: هَزَمَ فُلَانًا إِذَا ضَرَبَهُ فَدَخَلَ مَا بَيْنَ وَرِكَيْهِ وَخَرَجَتْ سُرَّتُهُ Ve yay çinremek maʹnâsınadır; yukâlu: هَزَمَتِ الْقَوْسُ إِذَا صَوَّتَتْ Ve bir adamın hakkını cevr edip kesr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَزَمَ لَهُ حَقَّهُ إِذَا هَضَمَهُ Ve ʹaskeri bozup sındırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَزَمَ الْعَدُوَّ إِذَا كَسَرَهُمْ وَفَلَّهُمْ Ve kuyu kazmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَزَمَ الْبِئْرَ إِذَا حَفَرَهَا Ve

هَزْمٌ [hezm] Obruk, çukur yere denir. Ve yağmursuz yufka buluta vasf olur; yukâlu: سَحَابٌ هَزْمٌ أَيْ رَقِيقٌ بِلَا مَاءٍ Ve mâ΄il kılınmak maʹnâsınadır; tekûlu: هُزِمْتُ عَلَيْهِ عَلَى الْمَجْهُولِ أَيْ عُطِفْتُ

Vankulu Lugatı - الهزم maddesi

اَلْهَزْمُ [el-hezm] (hâ’nın fethi ve zâ’nın sükûnuyla) ʹAskeri sınmak.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı