اَلْهُطْلُ [el-huṯl] (hâ’nın zammıyla) Peyderpey yağan iri katreli dâ΄imî yağmura denir.
اَلْهِطْلُ [el-hiṯl] (hâ’nın kesriyle) Kurda denir, ذِئْبٌ [ži΄b] maʹnâsına. Ve uğruya denir; yukâlu: هُوَ هِطْلٌ أَيْ لِصٌّ Ve ahmak adama denir. Burada vâv’sız اَلْأَحْمَقُ nüshaları hatâdır. Ve yorulup füru-mânde olmuş insân ve hayvâna denir; ʹalâ-kavlin deveye mahsûstur.
اَلْهَطِلُ [el-heṯil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْهَطَّالُ [el-haṯṯâl] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) Matara ve sehâba vasf olur; yukâlu: مَطَرٌ وَسَحَابٌ هَطِلٌ وَهَطَّالٌ وَسَحَايِبُ هُطَّلٌ كَرُكَّعٍ جَمْعُ هَاطِلٍ
اَلْهَطْلُ [el-haṯl] (hâ’nın fethiyle) ve
اَلْهَطَلَانُ [el-heṯalân] (fetehâtla] ve
اَلتَّهْطَالُ [et-tehṯâl] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) Peyderpey bölük bölük iri dâneli yağmur yağmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَطَلَ الْمَطَرُ هَطْلًا وَهَطَلَانًا وَتَهْطَالًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا مَطَرَ مُتَتَابِعًا مُتَفَرِّقًا عَظِيمَ الْقَطْرِ Ve
هَطْلٌ [haṯl] İsm olur, muttasıl yağan zaʹîf yağmura denir; yukâlu: أَمْطَرَ السَّحَابُ هَطْلًا وَهُوَ الْمَطَرُ الضَّعِيفُ الدَّائِمُ Ve
هَطْلٌ [haṯl] Atı seğirttirmekle gövdesini terini şey΄en-fe-şey΄en dökmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَطَلَ الْجَرْيُ الْفَرَسَ إِذَا خَرَجَ عَرَقُهُ شَيْئًا بَعْدَ شَيْءٍ Ve âhestece yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: هَطَلَتِ النَّاقَةُ إِذَا صَارَتْ سَيْرًا ضَعِيفًا Ve göz yaş akıtmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَطَلَتِ الْعَيْنُ بِالدَّمْعِ إِذَا سَالَتْ بِهِ
اَلْهُطَّلُ [el-huṯṯal] (hâ’nın zammı ve ṯâ’nın fethi ve teşdîdiyle) Cemʹi; yukâlu: سَحَائِبُ هُطَّلٌ
اَلْهِطْلُ [el-hiṯl] (hâ’nın kesri ve ṯâ’nın sükûnuyla) Şol devedir ki yorulmuş ola.
اَلْهَطِلُ [el-haṯil] (hâ’nın fethi ve ṯâ’nın kesriyle) ʹAlâ-vechi’t-tetâbuʹ inen yağmur; yukâlu: سَحَابٌ هَطِلٌ وَمَطَرٌ هَطِلٌ إِذَا كَانَ كَثِيرَ الْهَطَلَانِ
اَلْهَطْلُ [el-haṯl] (hâ’nın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) Yağmurun ve göz yaşının birbiri ardınca inmesi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı