Ḩubel ~ حُبَلُ

Kamus-ı Muhit - حبل maddesi

حُبَلُ [Ḩubel] (زُفَرُ [zufer] vezninde) Bir mevziʹdir.

اَلْحَبَلُ [el-ḩabel] (fethateynle) Üzüm asmasına denir. Ve baʹzen bâ’yı iskân ederler. Müfredi حَبَلَةٌ [ḩabelet]tir hâ’yla; yukâlu: لَهُ حَبَلُ تَغْلٍ صَيَعَانًا وَهِيَ الْكَرْمُ وَالْحَبَلَةُ اَلْكَرْمَةُ Asmanın çubukları ve kolları حِبَالٌ [ḩibâl]e teşbîh olunmuştur. Ve

حَبَلٌ [ḩabel] Dolmak maʹnâsına masdar olur; yukâlu: حَبِلَ مِنَ الشَّرَابِ حَبَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا امْتَلَأَ Ve öfkelenmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَبِلَ فُلَانٌ إِذَا غَضِبَ Ve öfke ve gam ve tasa maʹnâsına ism olur; yukâlu: بِهِ حَبَلٌ أَيْ غَضَبٌ وَغَمٌّ Ve gebe olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَبِلَتِ الْمَرْأَةُ حَبَلًا إِذَا صَارَتْ حُبْلَى Ve ism olur, karında olan çocuğa ve yavruya denir; mü΄ennesi حَبَلَةٌ [ḩabelet]tir, cemʹi أَحْبَالٌ [aḩbâl]dir.

اَلْحِبْلُ [el-ḩibl] (ḩâ’nın kesri ve fethiyle) Âfet ve dâhiyeye denir; cemʹi حُبُولٌ [ḩubûl] gelir. Ve dânâ ve zîrek ve sâhib-i rüşd ü fetânet adama denir; ve minhu yukâlu: إِنَّهُ لَحِبْلٌ مِنْ أَحْبَالِهَا لِلدَّاهِيَةِ مِنَ الرِّجَالِ Ve

حِبْلٌ [ḩibl] Rıfk ve telattufla devâbb ve mevâşîsine takayyüd ve tîmâr ve ihtimâm eden adama denir; yukâlu: هُوَ حِبْلُ مَالِهِ أَيْ قَائِمٌ عَلَيْهِ رَفِيقٌ بِسِيَاسَتِهِ

اَلْحَبْلُ [el-ḩabl] (ḩâ’nın fethiyle) İpe denir ki nesne bend ederler; cemʹi أَحْبُلٌ [aḩbul] ve أَحْبَالٌ [aḩbâl] ve حُبُولٌ [ḩubûl] gelir. Ve fi’l-hadîsi: “حَبَائِلُ اللُّؤْلُؤِ” كَأَنَّهُ جَمْعٌ عَلَى غَيْرِ قِيَاسٍ أَوْ هُوَ تَصْحِيفٌ وَالصَّوَابُ جَنَابِذُ Yaʹnî sıfat-ı cennette vârid olan “فَإِذَا فِيهَا حَبَائِلُ اللُّؤْلُؤِ” hadîsinde vâki حَبَائِلُ [ḩabâ΄il] kelimesi gûyâ ki gayr-i kıyâs üzere حَبْلٌ [ḩabl]in cemʹidir. Ve baʹzılar ʹindinde musahhaftır, savâb olan جَنَابِذُ olmaktır ki جُنْبُذٌ [cunbuž]un cemʹidir, kunbed muʹarrebidir ki kubbeye denir. Şârih der ki evvelki İmâm Buḣârî rivâyetidir, رَمْلٌ مُسْتَطِيلٌ maʹnâsına olan حَبْلٌ [ḩabl]in gayr-i kıyâs üzere cemʹi olan حِبَالَةٌ [ḩibâlet]ten cemʹü’l-cemʹ olmakla bi’t-teşbîh ıtlâk olunmuştur. Ve

حَبْلٌ [Ḩabl] Esâmîdendir: Aḩmed b. Muḩammed b. Ḩabl, kâdî-i Mâleḵa’dır ki nahviyyûndandır. Ve Rebîʹa b. Ḩâtim el-Ḩablî el-Miṡrî muhaddisîndendir. Ve

حَبْلٌ [ḩabl] Masdar olur, bir nesneyi iple bağlamak maʹnâsına; yukâlu: حَبَلَ الشَّيْءَ حَبْلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا شَدَّهُ بِالْحَبْلِ ve minhu’l-meselu: “يَا حَابِلُ أُذْكُرْ حَلًّا” Yaʹnî “Ey bunu bend eden kimse, çözmeyi hâtırından ihrâc eyleme ki bunun bağlaması var ammâ çözmesi de var!” Ve

حَبْلٌ [ḩâbl] İpe ve urgana denir, resen maʹnâsına; cemʹi حُبُولٌ [ḩubûl]dur. Şârih der ki bunun maʹnâ-yı evvel ile farkı nâ-maʹlûm olmakla tekrâr gibidir, lâkin evvelde رِبَاطٌ [ribâṯ] ile tefsîr eylemekle bundan ahass olur. Ve uzun uzadı kum yığınına ıtlâk olunur; yukâlu: نَزَلُوا فِي حَبْلٍ أَيْ رَمْلٍ مُسْتَطِيلٍ Ve ʹahd ve peymân maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَيْنَهُمَا حَبْلٌ أَيْ عَهْدٌ Ve zimmet ve zinhâr ve emân maʹnâsınadır; yukâlu: قَطَعَ حَبْلَهُ أَيْ ذِمَّتَهُ وَأَمَانَهُ Ve ağırlık, sikal maʹnâsınadır. Ve âfet ve dâhiyeye ıtlâk olunur. Ve visâl ve tevâsul maʹnâsınadır. Ve عَاتِقٌ [ʹâtiḵ] maʹnâsınadır ki omuz başıyla boyunun aralığından ʹibârettir, ʹalâ-kavlin o aralıkta olan uzunluğa ve tarîkaya denir yâhûd orada olan sinire denir. Ve kolda ve arkada birer damarın ismidir ki izâfetle müteʹayyen olur; yukâlu: حَبْلُ الزِّرَاعِ ve حَبْلُ الظَّهْرِ Kaldı ki her ʹuzvda uzun ve kalın olarak asîl ve kavvâm olan damara حَبْلٌ [ḩabl] ıtlâk ederler. Meselâ حَبْلُ الظَّهْرِ [ḩablu’ż-żahr] kafâdan nâzil arka damarıdır ki ondan niçe damarlar münşaʹib olur. Ve حَبْلُ الذِّرَاعِ [ḩablu’ž-žirâʹ] قِيفَالٌ [ḵîfâl]den dirsek yanında zuhûr ve زَنْدَيْنِ [zendeyn] üzerine dâ΄ir iki kısma münkasim olur. Ve حَبْلُ الْوَرِيدِ [ḩablu’l-verîd] boyun damarıdır, ve kiss ʹalâ-zâlike. Ve Baṡra’da bir mevziʹ adıdır ki re΄s-i meydân-ı Ziyâd demekle müteʹâreftir; bunda ḩâ’nın kesriyle de câ΄izdir yâhûd her biri başka mevziʹlerdir. Ve

حَبْلٌ [Ḩabl] ʹArefe’nin yaʹnî cebel-i ʹArafât’ın ismidir. Ve koşu meydânının başına denir ki yarışçılar onda durup oradan koşarlar. Ve

حَبْلٌ [ḩabl] Yine masdar olur, حِبَالَةٌ [ḩibâlet] ile cânver tutmak yâhûd حِبَالَةٌ [ḩibalet] nasb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَبَلَ الصَّيْدَ حَبْلًا إِذَا أَخَذَهُ بِالْحِبَالَةِ أَوْ نَصَبَهَا لَهُ

Vankulu Lugatı - حبل maddesi

اَلْأَحْبُلُ [el-aḩbul] (hemzenin fethi ve bâ’nın zammı ile) Kezâlik cemʹi. Ve

حَبْلٌ [ḩabl] ʹAhd ve emâna dahi derler. Ve “emân” kurb maʹnâsına karîb maʹnâdır. Ve

حَبْلٌ [ḩabl] Visâle dahi derler, bu sebebden uzanan kuma حَبْلٌ [ḩabl] derler رَمْلٌ مُسْتَطِيلٌ maʹnâsına. Ve

حَبْلُ الْعَاتِقِ [ḩablu’l-ʹâtiḵ] Bir sinirdir omuzda. Ve

حَبْلُ الْوَرِيدِ [ḩablu’l-verîd] Bir damardır boyunda. Ve

حَبْلُ الذِّرَاعِ [ḩablu’ž-žirâʹ] Bir damardır kolda. Ve fi’l-meseli: “هُوَ عَلَى حَبْلِ ذِرَاعِكَ” أَيْ فِي الْقُرْبِ مِنْكَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı