Ġuder ~ غُدَرُ

Kamus-ı Muhit - غدر maddesi

غُدَرُ [Ġuder] (زُفَرُ [zufer] vezninde) Yemen’de bir nâhiyedir.

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre غَدْرٌ [ġadr] اَلْإِخْلاَلُ بِالشَّيْءِ وَتَرْكُهُ maʹnâsına mevzûʹdur. Terk ve nakz-i ʹahd maʹnâsı ondan münşaʹibdir. Kezâlik sâ΄ir maʹnâlarda terk melhûzdur. Meselâ su gölüne غَدِيرٌ [ġadîr] dedikleri, sel o mahalde suyu terk ve ibkâ eylediği münâsebetiyledir. Ve hâli üzere terkle uzamış olan saça غَدِيرٌ [ġadîr] derler. İntehâ. Ve

غَدْرٌ [ġadr] Gölden su içmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَدَرَ الرَّجُلُ إِذَا شَرِبَ مَاءَ الْغَدِيرِ

اَلْغَدَرُ [el-ġader] (fethateynle) Yağmur suyu içmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَدِرَ الرَّجُلُ غَدَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا شَرِبَ مَاءَ السَّمَاءِ Ve gece karanlık olmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَدِرَ اللَّيْلُ إِذَا أَظْلَمَ Ve nâka sürüden gerilenip kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَدِرَتِ النَّاقَةُ عَنِ الْإِبِلِ إِذَا تَخَلَّفَتْ Ve koyun ve keçi kısmı otlakta ibtidâ biten çayırdan doymak maʹnâsınadır; yukâlu: غَدِرَتِ الْغَنَمُ إِذَا شَبِعَتْ فِي الْمَرْتَعِ فِي أَوَّلِ نَبْتِهِ Ve

غَدَرٌ [ġader] Şol sarp yere denir ki dâbbe kısmı oraya varamaz ola. Ve çakır çukur yarıkları ve yırtıkları ve delikleri olup ve taşlık olan yere denir ki sâlikine gûyâ gadr eder olur. Ve taşlara ıtlâk olunur. Ve

غَدَرٌ [ġader] Kezâlik masdar olur, bir yerde sülûku düşvâr zikr olunan yarık ve yırtık ve taşlık çok olmak maʹnâsına; yukâlu: غَدِرَتِ الْأَرْضُ غَدَرًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا كَثُرَ بِهَا الْغَدَرُ ve tekûlu’l-ʹArab: رَجُلٌ ثَبْتُ الْغَدَرِ إِذَا كَانَ يَثْبُتُ فِي الْقِتَالِ وَالْجَدَلِ وَفِي جَمِيعِ مَا يَأْخُذُ فِيهِ Yaʹnî “arz-ı mezkûre gibi düşvâr olan kıtâl ve cidâlde ve sâ΄ir mübâşeret eylediği emr-i müşkilde sâbit ve pâyidârdır.”

Vankulu Lugatı - غدر maddesi

اَلْغَدَرُ [el-ġader] (fethateynle) Gece karanu olmak; yukâlu: غَدِرَتِ اللَّيْلَةُ تَغْدَرُ غَدَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَظْلَمَتْ Ve

غَدَرٌ [ġader] Nâka ibilden ve şât ganemden ayrılıp kalmağa dahi derler; yukâlu: غَدِرَتِ النَّاقَةُ عَنِ الْإِبِلِ وَالشَّاةُ عَنِ الْغَنَمِ إِذَا تَخَلَّفَتْ عَنْهَا Ve

غَدَرٌ [ġader] Berk yere dahi derler ki taşlı ola. Ve

غَدَرٌ [ġader] Kelimâtta ve kıtâlde sâbit olmağa dahi derler; yukâlu: رَجُلٌ ثَبْتُ الْغَدَرِ İbnu’s-Sikkît eyitti: مَا أَثْبَتَ غَدَرَهُ derler: مَا أَثْبَتَهُ فِي الْغَدَرِ maʹnâsına. Ve

غَدَرٌ [ġader] Şol yere derler ki delikleri ve yarıkları ola. Ve

غَدَرٌ [ġader] Recüle ve ferese dahi ıtlâk olunur, kaçan recülün dili husûmet mahallinde ʹale’l-istimrâr tekellüm etse.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı