el-ekel ~ اَلْأَكَلُ

Kamus-ı Muhit - الأكل maddesi

اَلْأَكَلُ [el-ekel] (fethateynle) Aʹzâ΄ ve ağaç makûlesi birbirine sürtünmekle yepriyip aşınmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَكِلَ الْعُضْوُ وَالْعُودُ أَكَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أُكِلَ بَعْضُهُ بَعْضًا

اَلْأَكْلُ [el-ekl] (hemzenin fethiyle) ve

اَلْمَأْكَلُ [el-me΄kel] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) Yemek, horden maʹnâsınadır; yukâlu: أَكَلَهُ أَكْلًا وَمَأْكَلًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا تَنَاوَلَ الْمَطْعَمَ Ve fi’l-hadîsi: “أُمِرْتُ بِقَرْيَةٍ تَأْكُلُ الْقُرَى” أَيْ يَفْتَحُ أَهْلُهَا الْقُرَى وَيَغْنَمُونَ أَمْوَالَهَا فَجُعِلَ ذَلِكَ أَكْلًا مِنْهَا أَوْ هَذَا تَفْضِيلٌ لَهَا كَقَوْلِهِمْ هَذَا حَدِيثٌ يَأْكُلُ الْأَحَادِيثَ İşbu hadîs-i şerîfte vâkiʹ karyeden murâd Medîne-i münevvere’dir ve ehli ensâr-ı kirâmdır. Hâsıl-ı maʹnâ “Ben Medîne’ye hicretle me΄mûr oldum ki ahâlîsi İslâm sebebiyle bilâd-ı sâ΄ireye gâlib olup emvâl ve eşyâlarını igtinâm ve ekl ederler.” Ve ʹinde’l-baʹz Medîne’nin bilâd-ı sâ΄ireye cihet-i tafdîlini mübeyyindir ki Medîne’ye nisbetle bilâd-ı sâ΄ire maʹdûm mesâbesindedir. Medîne’nin kadr ve şânı onları mahv ve güm-nâm eder demek olur.

اَلْأُكْلُ [el-ukl] (hemzenin zammıyla ve zammeteynle) Meyveye ıtlâk olunur, ثَمَرٌ [šamp;emer] maʹnâsına; yukâlu: أُكْلُ بُسْتَانِكَ دَائِمٌ أَيْ ثَمَرُهُ Ve dünyâdan rızk ve hazz ve nasîbe ıtlâk olunur; yukâlu: فُلَانٌ ذُو أُكْلٍ مِنَ الدُّنْيَا أَيْ رِزْقٍ وَحَظٍّ Müfredleri أُكْلَةٌ [uklet]tir, عُمْدَةٌ [ʹumdet] vezninde. Ve re΄y ve ʹakl ve idrâke ıtlâk olunur. Ve حَصَافَةٌ [ḩaṡâfet] ve metânet-i zihn ve rüşd maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: إِنَّهُ ذُو أُكْلٍ أَيْ رَأْيٍ وَعَقْلٍ أَيْ حَصَافَةِ ذِهْنٍ Ve mensûc olan bezin ve kumaşın tefeliliğine ve sıklığına ıtlâk olunur, kesret-i gazl tasavvuruna mebnîdir; yukâlu: ثَوْبٌ ذُو أُكْلٍ أَيْ صَفَاقَةٍ وَقُوَّةٍ

Vankulu Lugatı - الأكل maddesi

اَلْأَكَلُ [el-ekel] (fethateynle) Diş ziyâde pîrlikten aşınmak; yukâlu: أَكِلَتْ أَسْنَانُهُ مِنَ الْكِبَرِ إِذَا احْتَكَّتْ فَذَهَبَتْ وَفِي أَسْنَانِهِ أَكَلٌ أَيْ إِنَّهَا مُؤْتَكِلَةٌ

اَلْأَكْلُ [el-ekl] (hemzenin fethi vekâf’ın sükûnuyla) Yemek.

اَلْأُكُلُ [el-ukul] (zammeteynle) Hurmâ ağacının ve sâ΄ir ağacın meyvesine derler. Ve her nesne ki mutlakan ekl oluna ona أُكُلٌ [ukul] derler; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿أُكُلُهَا دَائِمٌ﴾ (الرعد، 35) Ve yukâlu li’l-meyyiti: إِنْقَطَعَ أُكُلُهُ Ve

أُكُلٌ [ukul] Bezin yâhûd ona şebîh olan nesnenin içine dâhil olan nesneye dahi derler; yukâlu: ثَوْبٌ ذُو أُكُلٍ إِذَا كَانَ كَثِيرَ الْغَزْلِ صَفِيقًا وَقِرْطَاسٌ ذُو أُكُلٍ Ve

أُكُلٌ [ukul] ʹAkla dahi derler; yukâlu: رَجُلٌ ذُو أُكُلٍ إِذَا كَانَ ذَا عَقْلٍ وَرَأْيٍ Ve bu Ebû Naṡr rivâyetidir ki Aṡmaʹî’nin musâhibidir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı