اَلْأَيْمُ [el-eym] (hemzenin fethiyle) ve
اَلْأُيُومُ [el-uyûm] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلْأَيْمَةُ [el-eymet] (hemzenin fethiyle) ve
اَلْإِيمَةُ [el-îmet] (hemzenin kesriyle) Hatun ersiz kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: آمَتِ الْمَرْأَةُ أَيْمًا وَأُيُومًا وَأَيْمَةً وَإِيمَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَقَامَتْ لَا تَتَزَوَّجُ بِكْرًا أَوْ ثَيِّبًا Ve ʹArablar bed-duʹâ maʹrizinde مَا لَهُ آمَ وَعَامَ derler; ikisi de mâzî sîgasıyladır ve مَا kelimesi mevsûledir, هَلَكَتِ امْرَأَتُهُ وَمَاشِيَتُهُ حَتَّى يَئِيمَ وَيَعِيمَ maʹnâsına ki “Hem zevcesi ve hem sağılır mevâşîsi helâk olup ʹavretsiz ve sütsüz olarak perîşân-hâl kalsın!” demektir.
اَلْأَيِمَّةُ [el-eyimmet] (hemzenin fethi ve yâ’nın kesriyle) إِمَامٌ [imâm]ın cemʹi. Aslında أَئِمَّةٌ [e΄immet] idi, hemzeteynle, إِنَاءٌ [inâ΄] ile آنِيَةٌ [âniyet] ve إِلَهٌ [ilâh] ile آلِهَةٌ [âlihet] gibi ve baʹde’l-idgâm hemze meksûr ve mâ-kabli meftûh olmağın yâ’ya kalb olundu, ictimâʹ-ı hemzeteyn lâzım gelmesin diye. Ve bu Aḣfeş rivâyetidir. Ve kuri΄e bihi kavluhu taʹâlâ: “فَقَاتِلُوا أَيِمَّةَ الْكُفْرِ” (التوبة، 12)
اَلْأَيْمَةُ [el-eymet] (hemzenin fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Çiftsiz olmak.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı