اَلتَّمَوُّرُ [et-temevvur] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Bir adam beri öte gelip gitmek ve olta vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَمَوَّرَ الرَّجُلُ إِذَا جَاءَ وَذَهَبَ Ve bedende kıl ve tüy makûlesi sağa sola oynayıp salınmak yâhûd dâbbenin tüyü kavlamak maʹnâsınadır; yukâlu: تَمَوَّرَ الشَّعْرُ إِذَا ذَهَبَ يُمْنَةً وَيُسْرَةً أَوْ يُقَالُ تَمَوَّرَ وَبَرُ الدَّابَّةِ إِذَا سَقَطَ
اَلتُّمُورُ [et-tumûr] (zammeteynle) ve
اَلتُّمْرَاتُ [et-tumrât] (tâ’nın zammı ve mîm’in sükûnuyla) تَمْرٌ [temr]in cemʹidir, tâ’sız. Ve bu iki sîga ile murâd envâʹdır, zîrâ cins hakîkati üzere cemʹ olunmaz, kalîl ve kesîre şümûlü olduğu için.
اَلتَّمَوُّرُ [et-temevvur] (fethateynle ve vâv’ın zammı ve teşdîdiyle) Bi-maʹnâhu. Ve kavluhu taʹâlâ: ﴿يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاءُ مَوْرًا﴾ (الطور 9) Kâle’ḋ-Ḋaḩḩâk تَمَوَّجَ مَوْجًا Ve kâle Ebû ʹUbeydeتَكَفَّأُ Ve’l-Aḣfeş مِثْلَهُ Ve تَكَفُّؤٌ [tekeffu΄] kâse başı aşağı kapanmağa derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı