اَلثَّغْبُ [ešamp;-šamp;aġb] (šamp;â’nın fethi ve ġayn-ı muʹcemenin sükûnuyla) Dürtmek, taʹn maʹnâsınadır; yukâlu: ثَغَبَهُ بِالرُّمْحِ ثَغْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ اِذَا طَعَنَهُ به Ve boğazlamak, zebh maʹnâsınadır; yukâlu: ثَغَبَ الشَّاةَ اِذَا ذَبَحَهَا Ve derenin batnında kalan çok suya denir ve bu maʹnâda fethateynle de lügattır. Cemʹi ثِغَابٌ [šamp;iġâb] gelir šamp;â’nın kesriyle ve أَثْغَابٌ [ešamp;ġâb] gelir ve ثِغْبَانٌ [šamp;iġbân] gelir šamp;â’nın kesri ve zammıyla.
اَلثَّغَبُ [ešamp;-šamp;eġab] (fethateynle) Buz eriyip akmak maʹnâsınadır; yukâlu: ثَغِبَ الْجَمَدُ ثَغَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ اِذَا ذَابَ Ve
ثَغَبٌ [šamp;eġab] Dağ kuytusunda olan su gölüne denir, güneş isâbet eylememekle suyu soğuk olur; yukâlu: رُضَابُهُ كَالثَّغَبِ أَيِ الْغَدِيرُ فِي ظِلِّ جَبَلٍ
اَلثَّغَبُ [ešamp;-šamp;eġab] (šamp;â’nın ve ġayn’ın fethiyle) Şol göle derler ki dağ gölgesinde olmağın ona şems vâsıl olmayıp suyu soğuk ola; cemʹi اَلثِّغْبَانُ [ešamp;-šamp;iġbân] gelir šamp;â’nın kesriyle. Gâh olur ki müfredinde ġayn’ı sâkin kılıp cemʹinde اَلثِّغَابُ [ešamp;-šamp;iġâb] šamp;â’nın kesriyle ve اَلْأَثْغَابُ [el-ešamp;ġâb] derler, hemzenin fethiyle.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı