اَلْجِرْزُ [el-cirz] (cîm’in kesriyle) Nisvân-ı ʹAraba mahsûs bir gûne libâs adıdır ki deve tüyünden ve koyun postundan ederler, kuzu kürkü tarzında olur. Cemʹi جُرُوزٌ [curûz] gelir zammeteynle.
اَلْجَرْزُ [el-cerz] (cîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Tîz tîz yemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَزَ الرَّجُلُ جَرْزًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَكَلَ أَكْلاً وَحِيًّا Ve katl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَزَهُ إِذَا قَتَلَهُ Ve değnekle yâ bir ağaçla dürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَزَهُ إِذَا نَخَسَهُ Ve kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَزَهُ إِذَا قَطَعَهُ Ve
جَرْزٌ [cerz] Otsuz yere ıtlâk olunur, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلْجُرُزُ [el-curuz] (zammeteynle) ve
اَلْجُرْزُ [el-curz] (râ’nın sükûnuyla) ve
اَلْجَرْزُ [el-cerz] ve
اَلْجَرَزُ [el-cerez] (fethateynle) ve
اَلْمَجْرُوزَةُ [el-mecrûzet] Aslâ münbit olmayan yere yâhûd nebâtı ekl olunan yâhûd katʹâ yağmur dokunmayan yere denir; yukâlu: أَرْضٌ جُرُزٌ وَجُرْزٌ وَجَرْزٌ وَجَرَزٌ وَمَجْرُوزَةٌ إِذَا كَانَتْ لاَ تُنْبِتُ أَوِ الَّتِي أُكِلَ نَبَاتُهَا أَوْ لَمْ يُصِبْهَا مَطَرٌ Cemʹleri أَجْرَازٌ [ecrâz] gelir; ve yukâlu: أَرْضٌ أَجْرَازٌ كَمَا يُقَالُ أَرَضُونَ أَجْرَازٌ
اَلْجِرْزُ [el-cirz] (cîm’in kesri ve râ’nın sükûnuyla) Nisâ libâsından bir cins libâsa derler ki deve yününden olur. Baʹzılar kalın kürke derler dedi, فَرْوٌ غَلِيظٌ maʹnâsına.
اَلْجَرْزُ [el-cerz] (cîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Otsuz yere dedikleri gibi kesmeğe dahi derler; yukâlu: جَرَزَهُ يَجْرُزُهُ جَرْزًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا قَطَعَهُ
اَلْجَرَزُ [el-cerez] (fethateynle) Otsuz yer maʹnâsına geldiği gibi kıtlık yılına dahi derler. Ve
جَرَزٌ [cerez] Yoğunluk ve fermûdelik maʹnâsına da gelir; yukâlu: إِنَّهُ لَذُو جَرَزٍ أَيْ غِلَظٍ
اَلْجُرُزُ [el-curuz] (zammeteynle) Şol yer ki onun otu olmaya, gûyâ ki ondan ot munkatıʹ olup onda yağmur munkatıʹ olmuştur. Ve bunda dört lügat var: biri zikr olunan ve biri dahi cîm’in zammı ve râ’nın sükûnuyla ve biri dahi cîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla ve biri dahi fethateynle نَهْرٌ [nehr] ile نَهَرٌ [neher] gibi.
اَلْجُرْزُ [el-curz] (cîm’in zammı ve râ’nın sükûnuyla) Kezâlik otsuz yeri dedikleri gibi gürze dahi derler, demir ʹamûd maʹnâsına; yukâlu: ثَلَاثُ جِرَزَةٍ مِثْلُ جُحْرٍ وَجِحَرَةٍ عَلَى مَا مَرَّ قَالَ يَعْقُوبُ وَلَا تَقُلْ أَجْرِزَةٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı