اَلْحَنْوُ [el-ḩanv] (ḩâ’nın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Bir nesneyi eğip iki kat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَنَاهُ يَحْنُوهُ حَنْوًا إِذَا عَطَفَهُ Ve burmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَنَا يَدَهُ إِذَا لَوَاهَا Ve yay düzmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: حَنَا الْحَنِيَّةَ إِذَا صَنَعَهَا
اَلْحِنْوُ [el-ḩinv] (ḩâ’nın kesriyle ve fethiyle) Bedende eğri olan ʹuzva denir, kaş kemiği ve çene ve eyegü kemikleri gibi. Ve sâ΄ir nesneden dahi eğri büğrü olan şey΄e denir, eğri büğrü bayır ve kumluk gibi. Ve her eğri ağaca denir, eyer kaltağı gibi; cemʹi أَحْنَاءٌ [aḩnâ΄] ve حِنِيٌّ [ḩiniyy] gelir kesreteynle ve حُنِيٌّ [ḩuniyy] gelir ḩâ’nın zammıyla.
اَلْحُنُوُّ [el-ḩunuvv] (عُلُوٌّ [ʹuluvv] vezninde) Bir kimseye şefkat ve mihrübânlık eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَنَتِ الْمَرْأَةُ عَلَى وَلَدِهَا حُنُوًّا إِذَا عَطَفَتْ
اَلْحَنْوُ [el-ḩanv] (ḩâ’nın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Eğmek; tekûlu: حَنَيْتُ ظَهْرِي وَحَنَيْتُ الْعُودَ إِذَا عَطَفْتَهُ
اَلْحِنْوُ [el-ḩinv] (ḩâ’nın kesriyle) Eyer hânesi olan eğri ağaç.Ve pâlân-hânesi olana dahi derler. Ve bi’l-cümle her nesnenin eğrisine حِنْوٌ [ḩinv] derler, hattâ dağın eğri yerine حِنْوُ الْجَبَلِ derler. Ve
حِنْوٌ [ḩinv] Bir mevziʹin dahi ismidir. Ve
حِنْوٌ [ḩinv] Cânib maʹnâsına dahi gelir.
اَلْحُنُوُّ [el-ḩunuvv] (zammeteynle ve vâv’ın teşdîdiyle) Bir nesneye meyl etmek; tekûlu: حَنَوْتُ عَلَيْهِ إِذَا عَطَفْتَ عَلَيْهِ Ve
حُنُوٌّ [ḩunuvv] Dişi koyun erkek taleb etmeğe dahi derler; yukâlu: حَنَتِ النَّعْجَةُ تَحْنُو إِذَا اشْتَهَتِ الْفَحْلَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı