el-ḣaḋḋam ~ اَلْخَضَّمُ

Kamus-ı Muhit - الخضم maddesi

اَلْخَضَّمُ [el-ḣaḋḋam] (بَقَّمٌ [baḵḵam] vezninde) İnsândan cemʹ-i kesîre denir. Ve bir belde ve bir su ismleridir. Ve bir recül adıdır, ʹalâ-kavlin ʹAnber b. ʹAmr b. Temîm’in ismidir, kabîlesinde istiʹmâli gâlib olmuştur, kesîrü’l-ekl olduklarından ıtlâk olunmuştur, zîrâ خَضَّمٌ [ḣaḋḋam] sîgası ebniye-i mübâlagadandır.

اَلْخَضْمُ [el-ḣaḋm] (ḣâ’nın fethi ve ḋâd-ı muʹcemenin sükûnuyla) Ekl eylemek, ʹalâ-kavlin ağzın en ötesinde olan azı dişleriyle ekl eylemek yâhûd ağzı doldurarak hırs ve şereh ile yemek maʹnâsınadır yâhûd hıyâr makûlesi ratb nesneleri yemeye mahsûstur, çatır çatır ve hayır hayır yemek olur; yukâlu: خَضِمَ الشَّيْءَ خَضْمًا وَخَضِمَهُ خَضْمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالثَّانِي إِذَا أَكَلَهُ أَوْ بِأَقْصَى الْأَضْرَاسِ أَوْ هُوَ مَلْءَ الْفَمِ بِالْمَأْكُولِ أَوْ خَاصٌّ بِالشَّيْءِ الرَّطْبِ كَالْقِثَّاءِ Ve kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَضَمَهُ خَضْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve bir adam mâldan bir mikdâr ifrâz edip bir kimseye vermek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَضَمَ لَهُ مِنْ مَالِهِ إِذَا أَعْطَاهُ Ve zartalamak maʹnâsınadır; yukâlu: خَضَمَ بِهَا أَيْ بِالْمَرْأَةِ إِذَا حَبَقَ

اَلْخِضَمُّ [el-ḣiḋamm] (خِدَبٌّ [ḣidebb] vezninde) Hamûl ve deryâ-dil ve kerîm ve civân-merd olan müteʹayyen ve zî-şân adama denir. Ve bu ricâla mahsûstur, nisvâna vasf olmaz;cemʹi خِضَمُّونَ [ḣiḋammûn] gelir; yukâlu: رَجُلٌ خِضَمٌّ أَيْ سَيِّدٌ حَمُولٌ مِعْطَاءٌ Ve

خِضَمٌّ [ḣiḋamm] Deryâya denir. Ve cemʹ-i kesîre denir. Ve iri cüsseli ʹazîmü’l-heykel ata denir; yukâlu: فَرَسٌ خِضَمٌّ أَيْ ضَخْمٌ Ve pek kesici kılıca denir; yukâlu: سَيْفٌ خِضَمٌّ أَيْ قَاطِعٌ Ve bileğiye denir ki bıçak bilenir, مِسَنٌّ [misenn] maʹnâsına, zîrâ bıçak makûlesi demiri bileyip katʹ eder olmakla sebebiyyet ʹalâkasıyla ıtlâk olundu. Cevherî bunu mîm’in zammı ve sîn’in kesriyle ahz eylemekle اَلْمُسِنُّ مِنَ الْإِبِلِ yaʹnî yaşlı koca deve ile tefsîr eylemeğin galat eyledi ve Ebî Cezze’nin beytinde bu maʹnâya vârid olmuştur diye istişhâda işâret edip ve beyti zikr eylemedi. Ve o beyt budur: “شَاكَتْ رُغَامَى قَذُوفِ الطَّرْفِ خَائِفَةٍ || هَوْلَ الْجَنَانِ نَزُورٍ غَيْرِ مِخْدَاجِ || حَرَّى مُوَقَّعَةٌ مَاجَ الْبَنَانُ بِهَا|| عَلَى خِضَمٍّ يُسَقَّى الْمَاءَ عَجَّاجِ” Beyt-i sânîde olan حَرَّى kelimesi شَاكَتْ lafzının fâʹilidir. Maʹnâ-yı beyt دَخَلَتْ فِي كَبِدِهَا حَدِيدَةٌ عَطْشَى إِلَى دَمِ الْوَحْشِ وَقَدْ وَقَّعَهَا الْحَدَّادُ وَاضْطَرَبَ الْبَنَانُ بِتَحْدِيدِهَا عَلَى مِسَنٍّ مَسْقِيٍّ demektir, pes hâsıl-ı maʹnâ: “Bıçakçı bileğiye sürerken parmaklarının uçları beri öte müteharrik ve muztarib olan hadîde-i meskiyye ki dem-i âhûya teşnedir, vasf-ı mezkûr üzere olan âhûnun ciger-kûşesine dokunup oraya saplandı” demek olur.

Vankulu Lugatı - الخضم maddesi

اَلْخَضْمُ [el-ḣaḋm] (ḣâ’nın fethi ve ḋâd-ı muʹcemenin sükûnuyla) Ağzın cümlesi ile yemek, Aṡmaʹî rivâyeti üzere; tekûlu: خَضِمْتُ الشَّيْءَ أَخْضَمُهُ خَضْمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

اَلْخِضَمُّ [el-ḣiḋamm] (ḣâ’nın kesri ve ḋâd’ın fethi ve mîm’in teşdîdiyle هِجَفٌّ [hiceff] vezni üzere) İnʹâmı çok olan kimse, kesîrü’l-ʹatâyâ maʹnâsına. Ve هِجَفٌّ [hiceff] ehl-i cefâ olup sakîl olan kimsedir. Ve

خِضَمٌّ [ḣiḋamm] Cemʹ-i kesîre dahi derler. Ve

خِضَمٌّ [ḣiḋamm] Ebî Vecze rivâyeti üzere yaşlı deveye dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı