اَلذِّرْبَةُ [ež-žirbet] (žâl’ın kesriyle) Salîta ve bed-zebân, dili zefîr karıya denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ ذِرْبَةٌ أَيِ السَّلِيطَةُ اللِّسَانِ Ve boğazda çıkan ur dedikleri yumruya denir. Cemʹi ذِرَبٌ [žireb] gelir žâl’ın kesri ve râ’nin fethiyle قِرْبَةٌ [ḵirbet] ve قِرَبٌ [ḵireb] gibi.
اَلذُّرِّبَّةُ [ež-žurriyyet] (žâl’ın zamm ve kesri ve râ-i müşeddedenin kesri ve yâ-yı müşeddede ile) Bir adamın nesl ve veledine denir. Cemʹi ذُرِّيَّاتٌ [žurriyyât] gelir ve ذَرَارِي [žerârî] gelir žâl’ın fethiyle. Ve
ذُرِّيَّةٌ [žurriyyet] Nisvâna ıtlâk olunur, mahall-i nesl olduğu için. Müfred ve cemʹi berâberdir, yaʹnî gerek veled ve gerek nisvân maʹnâsında müfred ve cemʹe şâmildir. Ve cemʹinde ذُرِّيَّاتٌ [žurriyyât] ve ذَرَارِي [žerârî] denir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı