ež-žerâʹ ~ اَلذَّرَاعُ

Kamus-ı Muhit - الذراع maddesi

اَلذَّرَاعُ [ež-žerâʹ] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde ve كِتَابٌ [kitâb] vezninde) İplik eğirmekte tîz-dest olan hatuna denir. Ve

ذِرَاعٌ [Žirâʹ] Esmâdandır: Beşşâr ve Yesâr ibnâ Žerâʹ, Vekîʹ ile muʹâsırdır. Beşşâr, Câbir el- Cuʹfî’den rivâyet-i hadîs eyledi.

اَلذَّرَّاعُ [ež-žerrâʹ] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) Şol buğura denir ki nâkaya aşmak için ensesinden müstevlî olup üzerine çökmekle çökürür ola; yukâlu: جَمَلٌ ذَرَّاعٌ إِذَا كَانَ يُسَانُّ النَّاقَةَ بِذِرَاعِهِ فَيَتَنَوَّخُهَا Ve

ذَرَّاعٌ [Žerrâʹ] İsmâʹîl b. Ṡiddîḵ nâm muhaddisin lakabıdır. Ve Aḩmed b. Naṡr nâm muhaddisin dahi lakabıdır ve bu zaʹîfü’r-rivâyettir. Ve

ذَرَّاعٌ [žerrâʹ] Şol küçük tuluma denir ki kolları cânibinden yüzülmüş ola.

اَلذِّرَاعُ [ež-žirâʹ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) İnsânın dirseği ucundan orta parmağının ucuna varınca mikdâra denir ki أَرْشٌ [erş] taʹbîr olunur; yukâlu: مِقْدَارُهُ ذِرَاعٌ وَهُوَ مِنْ طَرَفِ الْمِرْفَقِ إِلَى طَرَفِ الْإِصْبَعِ الْوُسْطَى Ve

ذِرَاعٌ [žirâʹ] kola denir, سَاعِدٌ [sâʹid] maʹnâsına. İkisinde de ذِرَاعٌ [žirâʹ] mü΄ennestir, baʹzen müzekker olur. Cemʹi أَذْرُعٌ [ežruʹ]gelir ve ذُرْعَانٌ [žurʹân] gelir žâl’in zammıyla. Şârih der ki mü΄ellif سَاعِدٌ [sâʹid]i ذِرَاعٌ [žirâʹ] ile ذِرَاعٌ [žirâʹ]ı سَاعِدٌ [sâʹid] ile tefsîr eylemekle irtikâb-ı devr eylemiştir. Kaldı ki mü΄ellife göre سَاعِدٌ [sâʹid] dirsek ile keff miyânı olan mikdârdır ki bilek taʹbîr olunur. Ve maʹnâ-yı evvelden mikdâr-ı mezbûra müsâvî olan ağaç tesmiyesi ahz olunmuştur ki Fârisîde gez ve Türkîde arşın taʹbîr olunur. Ve bu iki maʹnâda ekser-i lügaviyyûn kavli üzere mü΄ennestir, hatta musaggarı ذُرَيْعَةٌ [žurayʹat] gelir. Mü΄ellif ʹacebdir ki buna tasaddî eylemedi. Ve سَاعِدٌ [sâʹid] maʹnâsına geldiği Nihâye-i İbn Ešamp;îr’de mersûmdur. İntehâ. Ve sığırın ve koyun ve keçinin zirâʹları كُرَاعٌ [kurâʹ]larından yaʹnî paçalarından yukarısıdır. Ve devenin ve at ve katır ve eşeğin zirâʹ ları وَظِيفٌ [vażîf]lerinden yaʹnî kuru inciklerinden yukarılarıdır; ve fi’l-meseli: “لاَ تُطْمِعِ الْعَبْدَ الْكُرَاعَ فَيَطْمَعَ فِي الذِّرَاعِ” Ve bu mesel “ط،و،ق” mâddesinde mersûmdur. Ve

ذِرَاعٌ [žirâʹ] Huluk ve seciyyeden ve tâb u tâkattan kinâye olur, ke-mâ se-yuzkeru. Ve

ذِرَاعٌ [žîrâʹ] Bir gûne damgaya ıtlâk olunur ki devenin koluna basılır. Ve Yemen’de Benû Šaʹlebe’ye mahsûs bir damga ismidir ki develerini onunla damga ederler. Kezâlik Benî Mâlik b. Saʹd cemâʹatinden bir bölüğe mahsûs bir gûne damganın dahi ismidir. Ve

ذِرَاعَانِ [Žirâʹân] ʹAmr b. Kilâb bilâdında iki yastım dağa denir. Her birine ذِرَاعٌ [Žirâʹ] derler. Ve

ذِرَاعٌ [žirâʹ] Mızrağın ve kargının sadrına denir ki nısfından yukarı başı tarafıdır; yukâlu: إِسْتَوَى كَذِرَاعِ الْعَامِلِ وَهُوَ صِدْقُ الْقَنَاةِ Ve

ذِرَاعٌ [žirâʹ] Arşın taʹbîr olunan ölçüye denir, gerek demirden ve gerek çubuktan olsun. Ve menâzil-i kamerden bir menzile ıtlâk olunur ki ذِرَاعُ الْأَسَدِ الْمَبْسُوطَةُ dedikleridir, zîrâ Esed burcunda musavver olan esedin iki zîrâʹ ı vardır: biri mebsûte ve biri makbûzadır. Makbûzası Şâm tarafına doğrudur, kamer ona nâzil olur. Ve mebsûtası Yemen cânibine doğrudur ki beynleri kamçı mikdâr iki kevkebden ʹibârettir, ziyâdesiyle yüksek ve makbûzadan mümteddir. Baʹzen kamer, makbûzadan sapıp ona da nâzil olur, temmûz ayının dördüncü günü tulûʹ edip kânûn-ı evvelin dördünde sukût ve gurûb eder.

Vankulu Lugatı - الذراع maddesi

اَلذَّرَّاعُ [ež-žerrâʹ] (žâl’ın fethi ve râ’nın teşdîdiyle) Eli tîz olan ʹavret, iplik eğirmekte.

اَلذِّرَاعُ [ež-žirâʹ] (dâl’ın kesriyle) Kol ki aʹzâdandır; tezkîri ve te΄nîsi câ΄izdir. Ve

ذِرَاعٌ [Žirâʹ] Esed burcunda iki münevver yıldızın ismidir ki kamer onlara nâzil olur. Ve

ذِرَاعٌ [žirâʹ] Deve kolunda olan dâga dahi derler. Ve ammâ ʹArabların “هُوَ مِنِّي عَلَى حَبْلِ الذِّرَاعِ” dedikleri hâzır ve müheyyâ maʹnâsınadır. Ve حَبْلُ ذِرَاعٍ [ḩablu žirâʹ] kolda olan damardır, حَبْلُ الْوَرِيدِ [ḩablu’l-verîd] boyunda olan damar olduğu gibi. Ve

ذِرَاعٌ [žirâʹ] Şol âlete dahi denir ki onunla bir nesne ölçerler. Ve gönderin sadrına dahi ذِرَاعُ الْعَامِلِ [žirâʹu’l-ʹâmil] derler ve gönderin sadrı başından cânibine olan nısfına derler, nitekim okun sadrı temren cânibine olan nısfıdır, atılan nesneye o cânibi o vardığı için.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı