اَلرِّبْوَةُ [er-ribvet] (râ’nın kesriyle) ve
اَلرُّبَةُ [er-rubet] (ثُبَةٌ [šamp;ubet] vezninde) On bin akçeye ıtlâk olunur; yukâlu: عِنْدَهُ رِبْوَةٌ وَرُبَةٌ أَيْ عَشَرَةُ آلَافِ دِرْهَمٍ
اَلرَّبْوَةُ [er-rebvet] ve
اَلرَّبَاوَةُ [er-rebâvet] (râ’ların harekât-ı selâsıyla) ve
اَلرَّابِيَةُ [er-râbiyet] ve
اَلرَّبَاةُ [er-rebât] (حَصَاةٌ [ḩaṡât] vezninde) رَبْوٌ [rebv] gibi yüksek tepeye denir; yukâlu: رَبَا رَبْوًا وَرَبْوَةً وَرَبَاوَةً وَرَابِيَةً وَرَبَاةً أَيْ مَا ارْتَفَعَ مِنَ الْأَرْضِ Ve
رَابِيَةٌ [râbiyet] Şedîde ve zâ΄ide maʹnâsına müstaʹmeldir; ve minhu kavluhu taʹâlâ:﴿فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً﴾ أَيْ شَدِيدَةً زَائِدَةً
اَلرُّبْوَةُ [er-rubvet] (râ’nın zammı ve bâ’nın sükûnuyla) Kezâlik yüksek yer. Ve bunda dört lügat vardır:biri اَلرُّبْوَةُ [er-rubvet] râ’nın zammı ve bâ’nın sükûnuyla ke-mâ zukire ve biri اَلرَّبْوَةُ [er-rebvet] râ’nın fethi ve bâ’nın sükûnuyla ve biri اَلرِّبْوَةُ [er-ribvet] râ’nın kesri ve bâ’nın sükûnuyla ve biri اَلرَّبَاوَةُ [er-rebâvet]tir râ’nın fethi ile. Bunlar cümlesi bir maʹnâyadır. Ve
رَابِيَةٌ [râbiyet] Zâ΄ide maʹnâsına da gelir, nitekim Ferrâ Bârî taʹâlânın ﴿فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً﴾ (الحاقة، 10) kavlini zâ΄ide ile tefsîr etmiştir nitekim.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı