اَلزَّلْعُ [el-zelʹ] (مَنْعٌ [menʹ] vezninde) Hudʹa ve dubara ile bir nesneyi kapmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَلَعَهُ زَلْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اسْتَلَبَهُ فِي خَتْلٍ Ve ayağı âteşle yakmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَلَعَ رِجْلَهُ بِالنَّارِ إِذَا أَحْرَقَهَا
اَلزَّلَعُ [ez-zelaʹ] (fethateynle) Ayağın yüzünde ve tabanında ve elin yüzünde olan çatlağa denir ki yalın yürümekten ve soğuktan olur. ʹAlâ-kavlin mutlakan bedenin derisinde olan çatlağa denir. Ve bu maʹnâda masdar olur; yukâlu: زَلِعَ قَدَمُهُ وَكَفُّهُ زَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَشَقَّقَ ظَاهِرُهُمَا أَوْ هُوَ تَفَطُّرُ الْجِلْدِ Ve yara azıtmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَلِعَتْ جِرَاحَتُهُ إِذَا فَسَدَتْ
اَلزَّلَعُ [ez-zelaʹ] (fethateynle) Şol yarıklardır ki ayağın üzerinde ve altında olur; yukâlu: زَلِعَتْ قَدَمُهُ تَزْلَعُ زَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve
زَلَعٌ [zelaʹ] Elde olan yarığa dahi derler, kaçan elinin taşrasında olsa. Ve eger ayasında olsa ona كَلَعٌ derler زَلَعٌ demezler. Ve
زَلَعٌ [zelaʹ] Yara azmağa dahi derler; yukâlu: زَلِعَتْ جِرَاحَتُهُ إِذَا فَسَدَتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı