اَلزَّكْبُ [ez-zekb] (zây’ın fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Hatun hîn-i vilâdette maʹsûmu bir sıkıntı ile defʹaten ilkâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَكَبَتِ الْمَرْأَةُ زَكْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَلْقَتْ وَلَدَهَا بِدَفْعَةٍ وَزْحَرَةٍ وَاحِدَةٍ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَكَبَ الْمَرْأَةَ إِذَا نَكَحَهَا أَيْ جَامَعَهَا Ve doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَكَبَ اْلإِنَاءَ إِذَا مَلَأَهَا
اَلزَّكَبُ [ez-zekeb] (fethateynle) ʹAvret vilâdet zamânında oğlanın atmak; yukâlu: زَكَبَتِ الْمَرْأَةُ وَلَدَهَا رَمَتْ بِهِ عِنْدَ الْوِلَادَةِ Ve çanağı doldurmak; yukâlu: زَكَبْتُ الْإِنَاءَ مَلَأْتُهَا Ve ʹavreti nikâhlanmak; yukâlu: زَكَبْتُ الْمَرْأَةَ نَكَحْتُهَا Kezâ fî baʹzi nusahi’ṡ-Ṡiḩâḩ.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı