ez-zivâl ~ اَلزِّوَالُ

Kamus-ı Muhit - الزوال maddesi

اَلْمُزَاوَلَةُ [el-muzâvelet] (مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) ve

اَلزِّوَالُ [ez-zivâl] (جِدَالٌ [cidâl] vezninde) Bir nesneyi tahsîl edip meydâna getirmek için dürüşüp çalışmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَاوَلَهُ مُزَاوَلَةً وَزِوَالًا إِذَا عَالَجَهُ وَحَاوَلَهُ وَطَالَبَهُ

اَلزَّوَّالُ [ez-zevvâl] شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde ki Cevheri meşyinde hareketi kesîr ve katʹ mesâfesi kalîl olan kimse ile tefsîr ve ürcûze-i âtiye ile istişhâd eylemiştir. Lügatinde ve ürcûzede galat eylemiştir, zîrâ ürcûze kâf kâfiyesinde manzûmdur, pes زَوَّالٌ [zevvâl] dahi onda kâf’la زَوَّاكٌ [zevvâk]tır. Ve ürcûzenin evveli budur:

اَلزَّوَالُ [ez-zevâl] (نَوَالٌ [nevâl] vezninde) ve

اَلزُّوُولُ [ez-zuvûl] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve

اَلزَّوِيلُ [ez-zevîl] (zây’ın fethiyle) ve

اَلزَّوَلَانُ [ez-zevelân] (fetehâtla) Bir nesne yerinden ayrılmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَالَ الشَّيْءُ عَنْ مَكَانِهِ يَزُولُ يَعْنِي مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَيَزَالُ يَعْنِي مِنَ الرَّابِعِ وَهِيَ قَلِيلَةٌ مَرْوِيَّةٌ عَنْ أَبِي عَلِيٍّ زَوَالًا وَزُوُولًا وَزَوِيلًا وَزَوَلَانًا إِذَا ذَهَبَ وَاسْتَحَالَ Ve زَوَالٌ [zevâl] ve زُوُولٌ [zuvûl] bu maʹnâda müteʹaddî olur; tekûlu: زِلْتُهُ بِكَسْرِ الزَّايِ أَزَالُهُ وَأَزِيلُهُ ve tekûlu: زِلْتُ عَنْ مَكَانِي زَوَالًا وَزُوُولًا Yaʹnî müteʹaddî olduğu sûrette yalnızca fiʹl-i mâzî bâb-ı râbiʹden ve lâzım geldiği sûrette yalnızca bâb-ı evvelden vârid olarak müstaʹmel olmuştur. Burada mü΄ellifin ve أَزِيلُهُ kavli zikri âtî yâ΄iyyenin müstakbelidir, istitrâden resm eylemiştir; ve kavluhum زَالَ زَوَالُهُ وَأَزَالَ اللهُ زَوَالَهُ دُعَاءٌ بِالْهَلَاكِ Misâl-i evvelde زَوَالُهُ kelimesi fâʹildir, pes bunlarda زَوَالٌ [zevâl]den hareket ve tenakkul murâd olmakla o adamın mevtini taleb eylemekten kinâyedir. Ve زَوَالُ النَّهَارِ [zevâlu’n-nehâr] gündüzün kabakuşluk olmasından ʹibârettir: yukâlu: زَالَ النَّهَارُ إِذَا ارْتَفَعَ Ve

زَوَالٌ [zevâl] ve

زُوُولٌ [zuvûl] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve

زِئَالٌ [zi΄âl] كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve

زَوَلَانٌ [zevelân] (جَوَلَانٌ [cevelân] vezninde) Güneş vasat-ı felekten yaʹnî nısf-ı nehârdan gurûb semtine dönmek maʹnâsına müstaʹmeldir. ʹArablar şemsin vasat-ı felekte bir mikdârca sebâtını zuʹm eylemeleriyle meyline زَوَالٌ [zevâl] taʹbîr eylediler; yukâlu: زَالَتِ الشَّمْسُ زَوَالًا وَزُوُولًا وَزِئَالًا وَزَوَلَانًا إِذَا مَالَتْ عَنْ كَبِدِ السَّمَاءِ Ve göçmek maʹnâsına müstaʹmeldir; bunda bâ΄ harfiyle müteʹaddî olur; yukâlu: زَالَتِ الْخَيْلُ بِرُكْبَانِهَا إِذَا نَهَضَتْ Ve cüdâ olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: زَالَهُ إِذَا فَارَقَهُ

Vankulu Lugatı - الزوال maddesi

اَلزَّوَالُ [ez-zevâl] (zâ’nın fethi ve vâv’ın teşdîdiyle) Şol kimsedir ki yürürken çok hareket ede ve katʹ ettiği mesâfe az ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı