es-summ ~ اَلسُّمُّ

Kamus-ı Muhit - السم maddesi

اَلْإِسْمُ [el-ism] (hemzenin kesri ve zammıyla) ve

اَلسُّمُ [es-sum] ve

اَلسُّمَا [es-sumâ] (sîn’lerin harekât-ı selâsı ve elifin kasrıyla ki mecmûʹu sekiz lügattir) Bir nesnenin ʹalâmet ve nişânına denir; عُلُوٌّ [ʹuluvv] maʹnâsından me΄hûzdur; yukâlu: إِسْمُهُ كَذَا وَسُمُهُ وَسُمَاهُ أَيْ عَلَامَتُهُ Ve cevher ve ʹarazdan her nesnenin izâsına mevzûʹ olan lafzına denir yekdîgerden fasl ve temyîz için, Fârisîde nâm ve Türkîde ad taʹbîr olunur; cemʹi أَسْمَاءٌ [esmâ΄] ve أَسْمَاوَاتٌ [esmâvât] ve cemʹü’l-cemʹi أَسَامِي [esâmî] gelir yâ’nın isbâtı ve naksıyla. Şârih der ki bunların aslları سُمُوٌّ idi ki عُلُوٌّ [ʹuluvv] maʹnâsınadır. Mü΄ellifin ʹalâmetle tefsîri yine عُلُوٌّ [ʹuluvv] maʹnâsından me΄hûzdur. Ve Baṡriyyûn ve Kûfiyyûn beynlerinde olan ihtilâf maʹlûmdur.

اَلسَّمُّ [es-semm] (sîn’in fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Deliğe denir; yukâlu: أَضْيَقُ مِنْ سَمِّ الْإِبْرَةِ أَيْ ثَقْبِهَا Ve bu maʹnâdandır ki ʹArablar أَصَابَ سَمَّ حَاجَتِهِ derler, “Maksad ve matlabın deliğini buldu” ki isâbet eyledi demek olur. Ve

سُمُومُ الْإِنْسَانِ [semûmu’l-insân] ve

سِمَامُ الْإِنْسَانِ [simâmu’l-insân] Beden-i insânîde olan deliklerden ʹibârettir ki ağız ve burun ve kulak ve sâ΄ir deliklerdir. Ve

سَمٌّ [semm] Ağuya denir, zehr maʹnâsına. Bu iki maʹnâda sîn’in harekât-ı selâsıyla da lügattir; cemʹi سُمُومٌ [sumûm] gelir ve سِمَامٌ [simâm] gelir sîn’in kesriyle. Ve

سَمٌّ [semm] (sîn’in fethiyle) Katır boncuğu makûlesi nesnelere denir ki denizden çıkar. Ve at kısmının genzinde olan iki damarın her birine denir; ikisine سَمَّانِ [semmân] denir.

Vankulu Lugatı - السم maddesi

اَلسُّمُّ [es-summ] (sîn’in zammı ve mîm’in teşdîdiyle) Vâhidi, feth-i sîn’le dahi vâhidi olduğu gibi. Ve

سُمٌّ [summ] (sîn’in zammıyla) Katır boncuğu dedikleri ak boncuk ki deryâdan çıkar.Ve her deryâdan çıkana سُمٌّ [summ] derler.

اَلسَّمُّ [es-semm] (sîn’in fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Delik, sakb maʹnâsına; ve minhu سَمُّ الْخِيَاطِ ki iğne yurdusu maʹnâsına. Ve

سَمٌّ [semm] Ağız ve burun ve kulak deliğine dahi derler. Ve

سَمٌّ [semm] Zehre dahi derler; sîn’in fethi ve zammı câ΄izdir. Ve

سَمٌّ [semm] حَمٌّ [ḩamm] maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَا لَهُ سَمٌّ وَلَا حَمٌّ أَيْ هَمٌّ Ve gâh olur ikisinde mazmûm ederler. Ve

سَمٌّ [semm] Zehr içirmeğe dahi derler; yukâlu: سَمَّهُ أَيْ سَقَاهُ السَّمَّ وَسَمَّ الطَّعَامَ أَيْ جَعَلَ فِيهِ السَّمَّ Ve

سَمٌّ [semm] Kasd maʹnâsına da gelir; tekûlu: سَمِمْتَ سَمَّكَ أَيْ قَصَدْتَ قَصْدَكَ Ve ıslâh etmek maʹnâsına da gelir; tekûlu: سَمَمْتُ بَيْنَهُمَا سَمًّا أَيْ أَصْلَحْتُ Ve

سَمٌّ [semm] Şîşenin ağzın tutmağa dahi derler; tekûlu: سَمَمْتُ الْقَارُورَةَ وَنَحْوَهَا إِذَا سَدَدْتَ Ve

سَمٌّ [semm] Niʹmet hâss olmağa dahi derler; tekûlu: سَمَّتِ النِّعْمَةُ أَيْ خَصَّتْ Ve

سَمٌّ [semm] Bir nesnenin gavrına nazar etmeğe dahi derler; tekûlu: فُلَانٌ يَسُمُّ ذَلِكَ الْأَمْرَ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ يَسِيرُهُ وَيَنْظُرُ مَا غَوْرُهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı