اَلشَّرَصُ [eş-şeraṡ] (fethateynle) Deve kısmının burnu üzerine kerttikleri kertiğe denir ki oraya bir kiriş geçirip yuları o kirişe muhkem bend eyledikten sonra atın uyanı gibi kullanırlar, tâ ki râm olup ziyâde eşmeğe başlaya. Ve
شَرَصٌ [şeraṡ] Güreş tutmakta hasmını pöçü üstüne vazʹla yıkmağa denir; yukâlu: غَلَبَهُ بِالشَّرَصِ وَهُوَ أَنْ يَضَعَهُ عَلَى وَرِكِهِ فَيَصْرَعَهُ Ve yerin kalınlığına ve gılzatına denir.
اَلشَّرْصُ [eş-şerṡ] (şîn’in fethiyle) Süt emen deve köşeği henüz yürümeğe başlamak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَصَ الْحُوَارُ شَرْصًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا مَشَى أَوَّلَ الْمَشْيِ Ve çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَصَهُ إِذَا جَذَبَهُ Ve şiddet ve gılzat maʹnâsınadır; yukâlu: مَا هَذَا الشَّرْصُ أَيِ الشِّدَّةُ وَالْغِلْظَةُ Ve bir adamı nâmûsuna halel verir bed ve nâ-sezâ kelâmla âzürde eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَصَهُ بِكَلاَمِهِ إِذَا سَبَعَهُ بِهِ
اَلشِّرْصُ [eş-şirṡ] (şîn’in kesriyle) İnsânın cebhesiyle kulağı aralığında tulun taʹbîr olunan açık yerine denir ki orada kıl bitmez. Cemʹi شِرَصَةٌ [şireṡat] gelir, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde ve شِرَاصٌ [şirâṡ] gelir şîn’in kesriyle; yukâlu: اِشْتَكَى شِرْصَهُ وَهُوَ النَّزَعَةُ عِنْدَ الصُّدْغِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı