اَلشَّرَمُ [eş-şerem] (fethateynle) Burun ucu kesik olmak maʹnâsınadır.
اَلشَّرْمُ [eş-şerm] (şîn’in fethiyle) Bir şecer adıdır. Ve deryânın engin yerine, ʹalâ-kavlin körfezine denir; yukâlu: إِضْطَرَبَتِ السَّفِينَةُ فِي شَرْمِ الْبَحْرِ أَيْ فِي لُجَّتِهِ أَوْ فِي خَلِيجِهِ Şârih der ki vazʹ-ı mâddeye maʹnâ-yı sânî mülâyimdir. Ve
شَرْمٌ [şerm] Pek çok çayıra denir ki kesretinden nâşî davar kısmı hemân başlarından otlayıp aşağılarına muhtâc olmaya. Ve
شَرْمٌ [Şerm] Bir mevziʹ adıdır, شَرْمَاءُ [Şermâ΄] dahi derler, صَحْرَاءُ [ṡaḩrâ΄] vezninde. Ve
شَرْمٌ [şerm] Masdar olur, yarmak maʹnâsına; yukâlu: شَرَمَ الشَّيْءَ شَرْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا شَقَّهُ Ve burnun ucunu kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَمَ أَنْفَهُ إِذَا قَطَعَ أَرْنَبَتَهُ Burada مَا بَيْنَ الْأَرْنَبَةِ nüshaları galattır. Ve bir adama mâlından bir mikdârca ifrâz ve tahsîs eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: شَرَمَ لَهُ مِنْ مَالِهِ إِذَا أَعْطَاهُ قَلِيلًا
اَلشَّرَمُ [eş-şerem] (fethateynle) Burun ucu kesilmek.
اَلشَّرْمُ [eş-şerm] (şîn’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Deryânın bir pâresi, halîc-i bahr maʹnâsına. Ve
شَرْمٌ [şerm] Boylu olan ota dahi derler; yukâlu: عُشْبٌ شَرْمٌ أَيْ كَبِيرٌ يُؤْكَلُ أَعْلَاهُ وَلَا يُحْتَاجُ إِلَى وَسَطِهِ وَأُصُولِهِ Ve
شَرْمٌ [şerm] Yarmak maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: شَرَمَهُ إِذَا شَقَّهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı