el-ʹašyer ~ اَلْعَثْيَرُ

Kamus-ı Muhit - العثير maddesi

اَلْعَثْيَرُ [el-ʹašamp;yer] (جَعْفَرٌ [caʹfer] vezninde) Bir şey΄in şahs ve ʹaynına ıtlâk olunur; tekûlu: رَأَيْتُهُ بِعَثْيَرِهِ أَيْ بِعَيْنِهِ وَشَخْصِهِ Şârih der ki bunda savâb olan صَيْقَلٌ [ṡayḵal] vezninde olmaktır.

اَلْعِثْيَرُ [el-ʹišamp;yer] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) Toprağa ve havayâ ağan gubâra denir; ve minhu yukâlu mutelattifen: لاَ تَفْتَحِ فِي الْعَثِيرِ الْعَيْنَ Ve yürürken ayak parmaklarının uçlarıyla döndürülüp serpilen çamur ve kesek makûlesine denir. Ve eser-i hafî maʹnâsınadır ki belli bellisiz olur, niteki عَيْثَرٌ [ʹayšamp;er] dahi bu maʹnâyadır, صَيْقَلٌ [ṡayḵal] vezninde; ve minhu’l-meselu: “لاَ أَرَى لَهُ أَثَرًا وَلاَ عِثْيَرًا وَلاَ عَيْثَرًاḢ أَيْ أَثَرًا خَفِيًّا Ve bunlarda ʹayn’ın kesre ve fethalarıyla câ΄izdir.

اَلْعَثْرُ [el-ʹašamp;r] (ʹayn’ın fethi ve šamp;â-yı müsellesenin sükûnuyla) ve

اَلْعَثِيرُ [el-ʹašamp;îr] (صَرِيرٌ [ṡarîr] vezninde) ve

اَلْعِثَارُ [el-ʹišamp;âr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) İnsânın ve hayvânın ayağı sürçüp ve tökeziyip yere kapanmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَثَرَ الرَّجُلُ وَالْفَرَسُ وَعَثِرَ وَعَثُرَ عَثْرًا وَعَثِيرًا وَعِثَارًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا كَبَا Bu maʹnâdandır ki “Filânın baht ve ikbâli ber-zede ve berbâd oldu” yâhûd “olsun” diyecek yerde عَثَرَ جَدُّهُ derler, تَعِسَ بَخْتُهُ maʹnâsını irâde ederler. Ve

عَثْرٌ [ʹašamp;r] Bir nesneye muttaliʹ olmak maʹnâsına müstaʹmeldir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve yalan söylemek maʹnâsına müstaʹmeldir ki gerçekten kaymaktır; yukâlu: عَثَرَ فُلاَنٌ إِذَا كَذَبَ Ve bedende damar atmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَثَرَ الْعِرْقُ إِذَا ضَرَبَ Ve

عَثْرٌ [ʹašamp;r] عَثَرِيٌّ [ʹašamp;eriyy] maʹnâsınadır ki yağmur suyu saky eylediği zerʹ ve eşcâra denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve

عِثَارٌ [ʹišamp;âr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Şerr ve mekrûha ıtlâk olunur; yukâlu: وَقَعَ فِي عِثَارٍ أَيْ شَرٍّ وَمَكْرُوهٍ

Vankulu Lugatı - العثير maddesi

اَلْعِثْيَرُ [el-ʹišamp;yer] (ʹayn’ın kesri ve šamp;â’nın sükûnu ve yâ’nın fethiyle) Toz, gubâr maʹnâsına. Ve عَثْيَرٌ [ʹašamp;yer] denmez ʹayn’ın fethiyle zirâ kelâm-ı ʹArabda فَعْيَلٌ [faʹyel] vezni yoktur, ضَيْهَدٌ [ḋayhed]den gayrı. Ve ضَيْهَدٌ [ḋayhed] masnûʹdur, lügat-ı asliyye değildir ve maʹnâsı şedîd ve sulb demektir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı