el-ʹacb ~ اَلْعَجْبُ

Kamus-ı Muhit - العجب maddesi

اَلْعَجْبُ [el-ʹacb] (ʹayn’ın fethi ve cîm’in sükûnuyla) Kuyruk dibine denir ki kuyruk sokumu taʹbîr olunur.

اَلْعَجَبُ [el-ʹaceb] (fethateynle) عُجْبٌ [ʹucb] gibi bu dahi ismdir, tanlamak hâletine denir. عُجْبٌ [ʹucb]ün ve عَجَبٌ [ʹaceb]in cemʹi أَعْجَابٌ [aʹcâb] gelir, قُفْلٌ [ḵufl] ve أَقْفَالٌ [aḵfâl] ve سَبَبٌ [sebeb] ve أَسْبَابٌ [esbâb] gibi; yukâlu: مَا هَذَا الْعُجْبُ مِنْهُ وَالْعَجَبُ وَهُوَ إِنْكَارُ مَا يَرُدُّ عَلَيْكَ Ve

عَجَبٌ [ʹaceb] (fethateynle) Masdar olur, tanlamak maʹnâsına; tekûlu: عَجِبْتُ مِنْهُ عَجَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve

عَجَبٌ [ʹaceb] Taʹaccüb olunacak şey΄e denir; yukâlu: أَمْرٌ عَجَبٌ ke-mâ se-yuzkeru. Ve

عَجَبٌ [ʹaceb] Hak celle ve ʹalâ tarafından rızâ maʹnâsına mahmûldür, zîrâ عَجَبٌ [ʹaceb]in mefhûmunda hafiyyü’s-sebeb olan ve me΄lûf ve maʹlûm olmayan şey΄-i garîbi gördükte istiʹzâm ve istigrâb ve istihsân eylemek olmakla Bârî-i zü’l-celâle isnâdı gayr-i mümkin olmağın muhabbet gibi gâyetî iʹtibâr ile rızâya mahmûl olur. Kâle’ş-şârih ve minhu’l-hadîsu: “عَجِبَ رَبُّكُمْ مِنْ شَابٍّ لَيْسَ لَهُ صَبْوَةٌ” أَيْ رَضِيَ مِنْهُ Ve baʹzı mahalde عَظُمَ ذَلِكَ وَكَبُرَ لَدَيْهِ تَعَالَى ile müfesserdir. Ve baʹzı mahalde inkâr ile ve baʹzı yerde يُقَالُ لَهُ عَجِبْتُ مِنْهُ te΄vîlleriyle mü΄evvel olur. Ve

عَجَبٌ [ʹAceb] Esmâ-i ricâldendir: Aḩmed b. Saʹîd el-Bekrî şuhire bi-İbn ʹAceb ve Saʹîd b. ʹAceb muhaddislerdir.

اَلْعُجْبُ [el-ʹucb] (ʹayn’ın zammıyla) Ahlâk-ı menhiyyeden zehv ve kibr maʹnâsınadır ki kendiyi görüp ve kendisini beğenmekten ʹibârettir; Fârisîde pindâr denir; yukâlu: بِهِ عُجْبٌ أَيْ زَهْوٌ وَكِبْرٌ Ve şol kimseye denir ki nisvân tâ΄ifesiyle mücâleset ve mü΄âneset eylemekten hoşlanıp pek mahzûz ola; ʹalâ-kavlin zen-pâre olmakla mutlakan nisvândan hoşlanıp hazz eder ola. Bu maʹnâda ʹayn’ın harekât-ı selâsıyla lügattir; yukâlu: هُوَ عُجْبُ النِّسَاءِ مُثَلَّثَةٌ أَيْ يُعْجِبُهُ الْقُعُودُ مَعَ النِّسَاءِ أَوْ تُعْجَبُ النِّسَاءُ بِهِ Ve

عُجْبٌ [ʹucb] Bir nesneyi tanlamak hâletine denir ki ismdir; Fârisîde şigift derler. Bir nesneye ülf ve iʹtiyâd olmadığından nâşî tabʹa nekre ve garîb göründüğünden yâhûd fî-zâtihi pek hoş ve eltaf ve nâdirü’l-vücûd olduğundan tabʹın böyle şey olur mu diye inkâr ve istigrâbı hâletinden ʹibârettir.

Vankulu Lugatı - العجب maddesi

اَلْعَجْبُ [el-ʹacb] (ʹayn’ın fethi ve cîm’in sükûnuyla) Kuyruk dibi, asl-ı zeneb maʹnâsına. Ve عُجُوبٌ [ʹucûb]un müfredi gelir.

اَلْعَجَبُ [el-ʹaceb] (ʹayn’ın fethi ve cîm’in kesriyle) Şol emrdir ki ondan taʹaccüb olunur.

اَلْعُجْبُ [el-ʹucb] (ʹayn’ın zammı ve cîm’in sükûnuyla) İsmdir, kendiyi görmek maʹnâsına; ve kavluhum: مَا أَعْجَبَهُ بِرَأْيِهِ شَاذٌّ لَا يُقَاسُ عَلَيْهِ لِأَنَّ فِعْلَ التَّعَجُّبِ لَا يُبْنَى إِلَّا بِمَا يُبْنَى مِنْهُ اسْمُ التَّفْضِيلِ وَاسْمُ التَّفْضِيلِ لَا يُبْنَى مِنَ الرُّبَاعِيِّ وَلَا مِمَّا فِيهِ مَعْنَى الْعَيْبِ عَلَى مَا فُصِّلَ فِي مَوْضِعِهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı