اَلْعَدَّانِ [el-ʹaddân] (ʹayn’ın fethi ve kesriyle) Bir nesnenin devr ve hengâmına ıtlâk olunur, ʹalâ-kavlin evvel vaktine yâhûd efdal-i evkâtına ıtlâk olunur; yukâlu: كَانَ ذَلِكَ فِي عِدَّانِ شَبَابِهِ وَعِدَّانِ مُلْكِهِ أَيْ فِي زَمَانِهِ وَعَهْدِهِ أَوْ أَوَّلِهِ أَوْ أَفْضَلِهِ
اَلْعِدَّانُ [el-ʹiddân] (ʹayn’ın kesri ve dâl’ın teşdîdiyle) ʹAhd maʹnâsınadır. Ve
اَلْعَدَّانُ [el-ʹaddân] (ʹayn’ın fethiyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: كَانَ ذَلِكَ فِي عِدَّانِ فُلَانٍ وَعَدَّانِ فُلَانٍ أَيْ عَلَى عَهْدِهِ وَزَمَانِهِ
اَلْأَعْتِدَةُ [el-aʹtidet] (hemzenin fethi ve ʹayn’ın sükûnu ve tâ’nın kesriyle) ve
اَلْعِدَّانُ [el-ʹiddân] (ʹayn’ın kesri ve dâl’ın teşdîdiyle) عَتُودٌ [ʹatûd]un cemʹidir, oğlaklar maʹnâsına. Ve عِدَّانٌ [ʹiddân] aslında عِتْدَانٌ idi, tâ’yı dâl içinde idgâm edip عِدَّانٌ [ʹiddân] dediler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı