el-ʹUdes ~ اَلْعُدَسُ

Kamus-ı Muhit - العدس maddesi

اَلْعَدَسُ [el-ʹades] Mercimeğe denir ki maʹrûf galedir; müfredi عَدَسَةٌ [ʹadeset]tir. Ve

عَدَسَةٌ [ʹadeset] Bir nevʹ sivilcedir ki insânın bedeninde çıkar ve helâka mü΄eddî olur. Şârihin beyânına göre جُدَرِيٌّ [cuderiyy] gibi bedenin her yerinde tahaddüs eder, Taşra Türkîsinde kara hasba taʹbîr ederler, tâʹûn cinsindendir, Ebû Leheb bu ʹilletle helâk oldu.

اَلْعَدْسُ [el-ʹads] (ʹayn’ın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Bir kimseye hizmet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَدَسَهُ عَدْسًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا خَدَمَهُ Ve

عَدْسٌ [ʹads] ve

عَدَسَانٌ [ʹadesân] (fetehâtla) ve

عِدَاسٌ [ʹidâs] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve

عُدُوسٌ [ʹudûs] (جُلُوسٌ [culûs] vezninde) ذَهَابٌ فِي الْأَرْضِ [zehâbun fi’l-arḋ] maʹnâsınadır; yukâlu: عَدَسَ فِي الْأَرْضِ عَدْسًا وَعَدَسَانًا وَعِدَاسًا وَعُدُوسًا إِذَا ذَهَبَ Ve

عَدْسٌ [ʹads] Davarı otlatmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَدَسَ الْمَالَ إِذَا رَعَاهُ Ve

عَدْسٌ [ʹads] حَدْسٌ [ḩads] maʹnâsınadır ki zann ve tahmîn ve tevehhüm ile söz söylemektir; yukâlu: هُوَ أَهْلُ الْعَدْسِ أَيِ الْحَدْسِ Ve şiddetle basıp çiğnemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَدَسَهُ إِذَا وَطِئَهُ شَدِيدًا Ve kesb ü kâr cihetinde emek çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: فُلاَنٌ يَعْدِسُ أَيْ يَكْدَحُ Ve katır kısmını ʹades diye zecr ve âzâr eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: عَدَسْتُ بِالْبَغْلِ أَيْ قُلْتُ لَهُ عَدَسْ

Vankulu Lugatı - العدس maddesi

اَلْعُدَسُ [el-ʹUdes] (ʹayn’ın zammı ve dâl’ın fethiyle) قُثَمُ [Ḵušamp;em] gibi bir recülün ismidir ki o Zurâre b. ʹUdes’tir, ʹâmme-i nüsah-ı Ṡiḩâḩ’ta böyle vâkiʹ olmuştur: وَهُوَ زُرَارَةُ بْنُ عُدَسَ Velâkin hakk-ı taʹbîr وَهُوَ عُدَسُ أَبُو زُرَارَةَ demek idi tâ ki haml sahîh ola.

اَلْعَدَسُ [el-ʹades] (fethateynle) Mercimek dedikleri maʹrûf dânedir. Ve

عَدَسٌ [ʹades] Katırı zecr için istiʹmâl olunur bir lafzdır. Ve gâh olur kâtıra عَدَسٌ [ʹades] ile tesmiye olunur, katırın zecrine delâlet eder lafz olduğu için.

اَلْعَدْسُ [el-ʹads] (ʹayn’ın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Yer yüzünde gitmek; yukâlu: عَدَسَ فِي الْأَرْضِ إِذَا ذَهَبَ وَيُقَالُ عَدَسَتْ بِهِ الْمَنِيَّةُ أَيْ أَذْهَبَتْ Ve مَنِيَّةٌ [meniyyet] mîm’in fethi ve yâ’nın teşdîdiyle mevt maʹnâsınadır. Ve

عَدْسٌ [ʹads] حَدْسٌ [ḩads] maʹnâsına da lügattır, yaʹnî kılavuzsuz gitmek. Ve zann ile söz söylemek maʹnâsında lügattır. Ve

عَدْسٌ [ʹads] Muhkem basmağa dahi derler. Ve sürʹatle seyr etmeğe de derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı