اَلْعَذَلُ [el-ʹažel] (fethateynle) İsmdir, kınamağa denir; yukâlu: لَا يَنْفَعُهُ الْعَذَلُ أَيِ الْمَلَامَةُ
اَلْعَذْلُ [el-ʹažl] (ʹayn’ın fethi ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) Kınamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَذَلَهُ عَذْلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا لَامَهُ
اَلْمُعْتَذِلَاتُ [el-muʹtežilât] (مُعْتَدِلَاتٌ [muʹtedilât] vezninde) ve
اَلْعُذُلُ [el-ʹužul] (zammeteynle) Pek ıssı günlere vasf olur, gûyâ ki pek ıssılığından nâşî kendi nefslerine levm ederler; yukâlu: أَيَّامٌ مُعْتَذِلَاتٌ وَعُذُلٌ أَيْ شَدِيدَةُ الْحَرِّ
اَلْعَذَلَةُ [el-ʹaželet] (fetehâtla) ve
اَلْعُذَّالُ [el-ʹužžâl] (رُمَّانٌ [rummân] vezninde) ve
اَلْعُذَّلُ [el-ʹužžel] (رُكَّعٌ [rukkaʹ] vezninde) عَاذِلٌ [ʹâžil] kelimesinin cemʹidir ki lâ΄im maʹnâsınadır.
اَلْعَذَلُ [el-ʹažel] (fethateynle) İsmdir, melâmet maʹnâsından.
اَلْعَذْلُ [el-ʹažl] (ʹayn’ın fethi ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) Rüsvây ve melâmet etmek; tekûlu: عَذَلْتُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı