اَلْغَلْثُ [el-ġalšamp;] عَلْثٌ [ʹalšamp;] vezninde ve maʹnâlarında mürâdifidir ki zikr olundu.
اَلْغَلَثُ [el-ġalešamp;] (fethateynle) Bu dahi عَلْثٌ [ʹalešamp;] gibi şiddet üzere mütemâdî harb ve kıtâl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: غَلِثَ الْقَوْمُ غَلَثًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ بِمَعْنَى عَلِثَ Ve çakmaktan âteş çıkmayıp kör ve fersiz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَلِثَ الزَّنْدُ إِذَا لَمْ يُورِ
اَلْغَلِثُ [el-ġališamp;] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Şedîdü’l-kıtâl olan bahâdıra denir. Ve mecnûna denir. Ve neş΄e-dâr taʹâmdan yâ şarâbdan mest gibi keyiflenip neş΄e-mend olmuş kimseye denir; yukâlu: جَاءَ وَهُوَ غَلِثٌ أَيْ بِهِ نَشْوَةٌ عَنِ الطَّعَامِ وَالشَّرَابِ Ve o kişiye denir ki uyku basmakla uyuklayarak iki tarafa temâyül ve tekessür üzere ola.
اَلْغَلْثُ [el-ġalšamp;] (ġayn’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Karıştırmak, halt maʹnâsına; yukâlu: غَلَثْتُ الْبُرَّ بِالشَّعِيرِ أَغْلِثُهُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي
اَلْغَلَثُ [el-ġalešamp;] (fethateynle) Gâyet mukâtele edip cenkte müdâvemet etmek; yukâlu: غَلِثَ فُلَانٌ بِفُلَانٍ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَزِمَهُ يُقَاتِلُهُ Ve
غَلَثٌ [ġalešamp;] Koyuna kurt tuşlanmak; yukâlu: غَلِثَ الذِّئْبُ بِغَنَمِ فُلَانٍ إِذَا لَزِمَهَا يَغْرِسُهَا Yaʹnî koyunu pârelemeden hâlî olmasa.
اَلْغَلِثُ [el-ġališamp;] (ġayn’ın fethi ve lâm’ın kesriyle) ve
اَلْمُغَالِثُ [el-muġâlišamp;] (mîm’in zammı ve lâm’ın kesriyle) Şedîdü’l-kıtâl olan kimse.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı