el-ġaylet ~ اَلْغَيْلَةُ

Kamus-ı Muhit - الغيلة maddesi

اَلْغَيْلَةُ [el-ġaylet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Semiz ʹavrete denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ غَيْلَةٌ أَيْ سَمِينَةٌ

اَلْغِيلَةُ [el-ġîlet] (ġayn’ın kesriyle) İsmdir, hâlet-i irdâʹda olan cimâʹa ve hâmil hatun veledini irdâʹa denir; ve minhu’l-hadîsu: “لَقَدْ هَمَمْتُ أَنْ أَنْهَى عَنِ الْغِيلَةِ” Ve

غِيلَةُ [Ġîlet] Bir mevziʹ adıdır. Ve شِقْشِقَةٌ [şiḵşiḵat] maʹnâsınadır ki devenin esridikte ağzından çıkan dağarcığa denir. Ve

غِيلَةٌ [ġîlet] Bir kimseyi hîle ve hudʹa ile aldayıp bir yere götürüp helâk eylemeğe denir; yukâlu: قَتَلَهُ غِيلَةً أَيْ خُدْعَةً فَذَهَبَ بِهِ إِلَى مَوْضِعٍ فَقَتَلَهُ

Vankulu Lugatı - الغيلة maddesi

اَلْغَيْلَةُ [el-ġaylet] (ġayn’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Semiz olan ʹavret.

اَلْغِيلَةُ [el-ġîlet] (ġayn’ın kesri ve meddiyle) Bir kimseyi hîle ile bir yere iletip ansızın onda katl eylemek, إِغْتِيَالٌ [iġtiyâl] gibi, nitekim vâvîde mürûr etti. Ve münâsib olan bu maʹnâya gelen غِيلَةٌ [ġîlet] dahi vâvîde zikr olunmak idi; yukâlu: قَتَلَهُ غِيلَةً وَهُوَ أَنْ يَخْدَعَهُ فَيَذْهَبَ بِهِ إِلَى مَوْضِعٍ فَإِذَا صَارَ إِلَيْهِ قَتَلَهُ Ve

غِيلَةٌ [ġîlet] ʹAvret oğlunu emzirdiği hâlette cimâʹ olunmak yâhûd hâmile kaldıktan sonra emzirmek. Ve fi’l-hadîsi: “لَقَدْ هَمَمْتُ أَنْ أَنْهَى عَنِ الْغِيلَةِ”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı