اَلْقُطَّاعُ [el-ḵuṯṯâʹ] (زُهَّادٌ [zuhhâd] vezninde) ve
اَلْقُطَّعُ [el-ḵuṯṯaʹ] (رُكَّعٌ [rukkaʹ] vezninde) قَاطِعٌ [ḵâṯiʹ]in cemʹleridir, yol kesici harâmî ve reh-zenlere ıtlâk olunur; yukâlu: هُمْ قُطَّاعُ الطَّرِيقِ وَقُطَّعُهَا أَيِ اللُّصُوصُ
اَلْقَطَعُ [el-ḵaṯaʹ] (fethateynle) ve
اَلْقَطْعَةُ [el-ḵatʹat] (ḵâf’ın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْقُطْعُ [el-ḵuṯʹ] ve
اَلْقُطَاعُ [el-ḵuṯâʹ] (ḵâf’ların zammıyla) Bir ʹillet sebebiyle bir adamın eli kesilmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَطِعَتِ الْيَدُ قَطَعًا وَقَطْعَةً وَقُطْعًا وَقُطَاعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا انْقَطَعَتْ بِدَاءٍ عَرَضَ لَهُ Ve
قُطْعٌ [ḵuṯʹ] (ḵâf’ın zammıyla) Soluk kesilip har har solumağa denir; yukâlu: عَدَا عَدْوًا أَخَذَهُ الْقُطْعُ أَيِ الْبُهْرُ Ve أَقْطَعُ [aḵṯaʹ] kelimesinden ki eli kesilmiş adama denir, cemʹ olur, kezâlik قَطِيعٌ [ḵaṯîʹ] lafzından cemʹ olur. Ve
قُطْعٌ [ḵuṯʹ] (ḵâf’ın zammıyla ve kesriyle) Pek ıssı eyyâmda kuyuların suyu çekilip soğuşmağa ıtlâk olunur, قُطْعَةٌ [ḵuṯʹat] denir; yukâlu: أَصَابَهُمْ قُطْعٌ وَقُطْعَةٌ إِذَا انْقَطَعَ مَاءُ بِئْرِهِمْ فِي الْقَيْظِ
اَلْقَطَاعُ [el-ḵaṯâʹ] (ḵâf’ın fethi ve kesriyle) Bi-maʹnâhu; tekûlu: قَطَعَ مَاءَ الرَّكِيَّةِ قُطُوعًا وَقَطَاعًا إِذَا انْقَطَعَ وَذَهَبَ مَاؤُهُ Ve kuşlar bilâd-ı bârideden bilâd-ı hârreye gitmeğe derler; yukâlu: قَطَعَتِ الطَّيْرُ قُطُوعًا وَقَطَاعًا
اَلْقَطَاعُ [el-ḵaṯâʹ] (ḵâf’ın fethiyle) ve
اَلْقِطَاعُ [el-ḵiṯâʹ] (ḵâf’ın kesriyle) Hurmâ kesimi, جِرَامٌ [cirâm] maʹnâsına cîm’le ve râ-i mühmele ile.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı