اَلْقَطَاعَةُ [el-ḵaṯâʹat] (فَضَاعَةٌ [feḋâḩat] vezninde) Mütekellim ve müddeʹî kelâma kâdir olmayıp mebhût olmak maʹnâsınadır, sözü kesilmek taʹbîr olunur; yukâlu: قَطِعَ الرَّجُلُ وَقَطُعَ قَطَاعَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا لَمْ يَقْدِرْ عَلَى الْكَلاَمِ يَعْنِي بُكِّتَ Ve zebân-dırâz olan kimsenin taʹaddî-i lisânı bertaraf olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَطِعَ لِسَانُهُ وَقَطُعَ إِذَا ذَهَبَتْ سَلاَطَتُهُ
اَلْقُطَاعَةُ [el-ḵuṯâʹat] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) Bu dahi bir nesneden kesilen kesintiye denir, ʹalâ-kavlin bu meşin ve gön ve sahtiyâna mahsûstur. Ve lokmaya ıtlâk olunur; yukâlu: أَخَذَ مِنْهُ قُطَاعَةً أَيْ لُقْمَةً Ve bir nesne kesilirken dökülen talaşa ve nuşâreye denir; yukâlu: هَذِهِ قُطَاعَةٌ أَيْ مَا سَقَطَ مِنَ الْقَطْعِ
اَلْقُطَاعَةُ [el-ḵuṯâʹat] (ḵâf’ın zammıyla) Kesilirken dökülen hurdevât.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı